|
|
|
Aldatan kocaya kötü haber
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, evlilik birliği içerisinde iken başka kadınlarla birlikte olan, iyi bir gelire sahip olmasına karşın, özürlü çocuğu ve evin ihtiyaçları ile ilgilenmeyen kocanın, eşine maddi ve manevi tazminat ödemesine karar verdi.
Alınan bilgiye göre, davacı bir koca, 10 yıllık evliliklerinin son 3 yılında karısının kendisine olan güvensizliği, hakaretleri ve küçük düşürücü sözleriyle müşterek hayatı çekilmez halegetirdiğini belirterek, boşanma davası açtı. Davacı koca, özürlü çocuklarının velayetinin de karısına verilmesini istedi.
Karısı
ise davanın reddini ve boşanmaya hükmedildiği takdirde maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etti. Kartal 3. Aile Mahkemesi, çiftin boşanmasına, çocuğun anneye verilmesine, kadına nafaka ödenmesine karar verdi, ancak kadının tazminat istemini reddetti.
Kararın temyiz edilmesi üzerine, yerel mahkeme kararı, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi'nce bozuldu.
Yerel mahkeme, olayda davalı eşin kocasına sinirlendiğinde, küfür de içeren hakaret vari sözler söylediği anlaşıldığından, tarafları ''eşit kusurlu'' kabul ederek, tazminat istemlerinin reddi yönünde daha önce verdiği kararda direndi.
Kadının kararı temyiz etmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, yerel mahkemenin tazminat isteminin reddi yönündeki kararını bozdu.
Hukuk Genel Kurulu'nun kararında, davayı açan kocanın, evlilik birliği içerisinde başka kadınlarla birlikte olduğunun, sadakatsiz davranışlar içinde bulunduğunun, düzenli ve iyi bir gelire sahip olmasına karşın, özürlü müşterek çocuk ve evin ihtiyaçları ile ilgilenmediğinin anlaşıldığı belirtildi.
'BUNALIMLI ZAMANDA SÖYLEDİĞİ SÖZLER'
Kararda, Türk Medeni Kanunu'na göre, boşanmalarda, kusursuz veya az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan maddi tazminat ve boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın manevi tazminat isteyebileceğinin öngörüldüğü anımsatıldı. Kararda, şöyle denildi:
''Bütün gününü özürlü çocuğuna ayıran, yaşamını ona adayan bir annenin, eşinden beklemesi ve kendisine yardım etmesini düşünmesi kadar doğal bir gereksinim olamaz. Fakat, davalı kadın bu ilgiyi görmediği gibi, bir de eşinin ihanetiyle karşılaşmış, bu nedenle bunalımlı bir zamanında şahidin söylediği sözleri de söylemiş olabilir. Tepkiyle söylenen sözler nedeniyle kadını eşit kusurlu saymak mümkün değildir. Boşanmayla davalı kadın 10 yıllık evlilikten sonra özürlü çocuklarıyla yalnız kalmış, davacı eşinin desteğini yetirmiştir. O halde, mahkemece tarafların sosyal ekonomik durumlarıyla kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak, uygun bir miktarda maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Diğer taraftan davacının kusurlu hareketleri sonucu davalının kişilik haklarına ağır bir saldırıda bulunulduğu, duraksamadan uzaktır. Bu itibarla mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumlarıtazminata esas olan fiilin ağırlığıyla yine hakkaniyet kuralı dikkate alınarak davalı yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir.''
|