|
|
|
|
AB yolu Gezi'den geçer! Ya da Metis'ten!
Evet, nihayet kendimi birkaç günlüğüne de olsa Çeşme'ye atmaya karar verdim. Ama o çok yazılan (ve hepsi de haddinden pahalı) butik otellerden birine değil Mine'nin Alaçatı'daki evine.. Hem birkaç gün yüzer, güneşlenir kendime gelir, hem de oradan Yunan adalarına uzanır eğlenirim diye düşünerek... Mine ile Taksim Gezi'de buluşmaya karar verdik. Oradan Süleyman gelip alacak... Gezi en sıcak İstanbul yazlarına bile loş, esintili köşelere sahip. Üstelik gelen geçen herkesi seyretme de cabası. Süleyman'ı beklerken uzun boyluca, kır saçlı yabancı olduğu belli bir adam gelip yan masaya oturdu. Gözüm bir yerden ısırıyor ama! Gazetelere göz gezdirelim derken, bir esinti ile bu kez kim olduğundan emin olduğum Elif Şafak gelip adamın yanına oturmasın mı? Hafif kilo almış, yanakları dolgun Şafak gelince kafamdaki resim yerine oturdu. Şafak'ın yanındaki adam AB'nin Türkiye sorumlusu Kretschemer'den başkası değildi. Ve Şafak gözlerini büyüte büyüte davasını ve kendisine yapılanları nasıl da acıklı acıklı anlatıyordu. Kalbimiz dayanmayınca kalkıp Süleyman'ı dışarıda beklemeye karar verdik! Güneş bile bu manzaradan evlaydı. Bu arada konuşulanlardan Şafak'ın Göteborg'daki kitap fuarına davet edildiğini, aynı fuara Murathan Mungan'ın da davetli olduğunu öğrendik. Fuarın ana teması 'İfade Özgürlüğü'. Bilin bakalım Türkiye organizatörü kim? Evet, Mungan ve Şafak'ın çalıştığı yayınevinin ortağı Müge Gürsoy Sökmen. Hatta Sökmen'in diretmesine karşın fuar yönetiminin yine yayınevinin yazar kadrosundan Murat Uyurkulak'ın davet edilmesini onaylamadığı da çalındı kulağımıza. Fazla yayınevi promosyonu olur demişler! Demek hala bazı aklıselim sahipleri var!
BB'NİN AÇILIŞ TELAŞI Çeşme her yazki gibi tatsızdı. Ama bu sefer en azından büyük Türk CHP ressamı BB de aradaydı. Biliyorsunuzdur canım, hani artık resim atölyesine kilit vurup mahkeme önlerinde kızıl elmacılarla birlik olup bağıran BB. Eskiden ressam olduğu söylenirdi. Çeşme'de şaşırarak öğrendim ki hala resim yapıyormuş! Eskilerde, yaşlanan, gözden düşen artistler, oyuncular falan Anadolu turnesine çıkarlardı yazları. Bir nevi çadır tiyatrosunda yapılacak gösterileri ilan etmek için de sesi gür olanlarından bazıları mahalle aralarında çığırtkanlık yağarlardı. İşte şimdi eski ressamlar da nü yöntemi benimsemiş besbelli. Simit yemeye çalıştığımız fırından eczanedeki kalfaya, herkes o sabah BB'nin kapıdan kapıya telaşla sergisinin açılışına insan toplama gayretini seyrediyordu; biraz şaşkınlık çokça da alaycı bakışlarla. Açılışa gitmedik tabii. Mine "Ay buranın Papermoon'u," diye bir lokantaya götürdü beni onun yerine. Tabii tarif yeterince tuhaftı. Çeşme'de neden Papermoon olsun bir kere? Nitekim yok! Onun yerine Papermoon fiyatları ödediğiniz ama aynı servise ulaşmayı hayal bile edemeyeceğiniz Tuval var! Hafifi hoşnutsuz suratımdan başına neler geleceğini anlayan Mine, "Ay bak Ali Poyrazoğlu da burada," dedi. Ali'yi severim, yanlarına gittim. Yanındaki genci tanıştırdı.
YAZAR VE GENÇ SEVGİLİSİ Bence köşe yazarlarının arasında en ilginci olan Oray Eğin'miş. Kendi masama dönünce de azıcık yüksek perdeden konuşan Eğin'in garsona biraz ilerdeki masayı işaret ettiğini duydum. Köşede, Hürriyet'in çapkın yazarlarından biri belli ki yeni kız arkadaşı ile geldiği romantik yemeğin tadını çıkarmaya çalışıyordu. Bu sırada garson bir demet leylakla yanlarına gidip çiçeği zarif hanıma verdikten sonra, Eğin'i işaret etti. Mine gözlerini kocaman açarak fısıldadı bana, "Ayol bu kızcağız Oray'la çıkıyordu daha evvel," diye. Demek Eğin'in kalbini kırıp da kaçan kız bu dedim içimden! Bu arada geçen haftaki yazıdan sonra, herkes telefon açıp büyük holdingin yayınevi üstüne tahminler yürütmeye çalıştı. Hayır değil, bu kuruluş Doğan Kitap değil! Haftaya tüm belgeleriyle, avukatların dilinden burada! Bekleyin diyorum, zira değecek..
SUZAN VERDİ
|
|
|
|
|
|
|
|
|