| |
|
|
"Bu coğrafyada" kadın olmak
ÖNCE "muhtarlara" sorduk. -Kaç çocuk var? Çukursu köyünün muhtarı Piro Duruş (50) dedi ki: -Ellerinden öperler, 12 çocuk. -Kaç hanımdan? -Vallah tek hanimim vardir.
Göktaş köyünün muhtarı Abdulsamet Bağlayan 41 yaşında. "2 hanımdan, 13 çocuğu" var. Muhtarlara "ara verip", köylülere döndük: -Kaç çocuk? Dumluca köyünden Nejat Durmaz "rapor" verdi: -Vallah bir hanim... 11 çocuk.
Adem İbek (50) Üçkuyu köyünden. -Adem, otur yanıma... Kaç hanım, kaç çocuk? -2 hanim... Çocuk var işte. -Kaç tane? -10-15 tane var. -Adem 10 mu, 15 mi? -20 çocuk var... 2 çocuk da öldü. -Say bakalım isimlerini? -Hepsini mi? -Evet. -Hepsini nasıl sayam? -Başla bir kere. -Abdurrahim, Ahmet, Ferhan, Çetin, Fahriye, Sabriye, Sultan, Aysel, Remziye... Aha yeter... Gerisini nasıl getirem?
-Adem, torunları da say bakalım. Adem torunlarından birkaçının adını sıralarken, köylülerden biri kulağımıza eğildi: -Torun sayısını noksan söylüyor. -Neden? -Oğullarından olan torunları söylüyor... Kız çocuğundan olanları söylemiyor.
-Adem, çocukların hepsi de "nüfusa" kayıtlı mı? -Kayıtlı. -Hangi hanımın üstüne? -Nikahlı olanın... Birinci hanımın.
Bir kadın "20 çocuğu nasıl doğursun?" "Uyanık köylü" formülü bulmuş. Çocuklarını "ikiz doğdu" diye, "üçüz doğdu" diye kaydettiriyor.
-Adem 2 hanım aynı evde iyi anlaşıyorlar mı? -Bazen sıkıntı oluyor... Birine fistan (elbise) alıyon, öteki tutturuyor: Ben de istirem.
"Köylü kadınların pişirdikleri birbirinden güzel yemekleri" kıl çadırın altında afiyetle yedik. Ama "hiçbirini göremedik." Onların işi "yemek yapmak, çocuk doğurmak." Ama "kız çocuklarını" gördük. Güzel gözlü, birbirinden sevimli çocuklar. Saçlarını okşadık. Gözlerimize yalvarırcasına baktılar: -Abi tupğerhat (Hoş geldin). Okumak istiyoruz... Öğretmen olmak istiyoruz.
|