| |
İsrail'in nihai hedefinde İran mı var?
İsrail'in kaçırılan askerleri bahane ederek önce Filistin'i, arkasından Lübnan'ı vurması, bazılarına göre deneyimsiz Başbakan Olmert'in, ipleri askerlere kaptırdığının işareti olabilir. Zaman'da yazan Doç. Dr. Melih Can da, İsrail'in Haaretz gazetesinde yazan Levy'nin şu yorumunu aktarmıştı dün: - Askerin kurtulması için hepimiz duacıyız, ama İsrail, bu olayı bir bahane olarak kullanıp, Hamas hükümetini ezmeyi planlıyor bence, ki bu da gayri meşru bir plandır. Fakat öyle sanıyorum ki İsrail askeri kuvvetleri ipleri eline aldı ve neredeyse istedikleri her şeyi yapıyorlar. Şu anda İsrail' de iktidarda çok deneyimsiz bir hükümet var. Ordu ve istihbarat güçleri de bu boşluğu doldurarak çok daha önceden planlamış olduklarını sandığım bu operasyona giriştiler. Ancak hem bölge barışını, hem uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayan, petrol fiyatlarından başlayarak global ekonominin bütün göstergelerini alt üst edebilecek böyle bir askeri harekat, sadece İsrail iç politikasının ve sadece Filistin'e ilişkin güvenlik kaygılarının çerçevesinde değerlendirilemez.
HEDEF İRAN MI? Başka bir deyişle, İsrail'in başlattığı "İlan edilmemiş savaş", Amerika Birleşik Devletleri'nin hem açık desteği ve galiba hem de "Teşvik"i ile sürdürülmektedir. Eğer bu harekatın orta ve uzun vadede neyi amaçladığını araştırmayı denerseniz, Irak'taki durumdan, İran'daki duruma uzanan sayısız varsayımlar arasında dolanıp durursunuz. Nitekim Doç. Dr. Can da buradan giderek, bu harekatın sonbaharda İran'ı hedef alacak bir Amerikan saldırısının ön hazırlığı olduğu varsayımına ulaşırken, şöyle diyordu: Operasyonlar, aslında İran'a yönelik bir saldırının yaklaştığını gösteriyor. En azından bu saldırının artık daha kaçınılmaz bir hale geldiğini ve İsrail'in çevresinde "tedbir" almaya başladığını gösteriyor. İfadeyi biraz daha somutlaştırmak gerekirse, İsrail Gazze'den başlayıp, Beyrut'tan geçen ve Şam'a kadar uzanan bir hat üzerinde bir "temizlik" ve "sindirme" harekatı yürütüyor. - "Yaz yağmurları" adını verdiği bu operasyonla önümüzdeki aylara, sonbahara hazırlık yapıyor. İsrail, olası bir müdahalede İran'ın Ortadoğu bölgesindeki tüm radikal unsurları ve "terör" gruplarını kullanabileceğinin farkında. Bu kapsamda, Filistin, Lübnan ve Suriye'deki tüm gruplar, İsrail'in güvenliğine yönelik büyük bir tehdit olarak algılanıyor. Dolayısıyla, son operasyonlar, bu örgütlere ölümcül darbeler vurulana kadar devam edeceğe benziyor. İsrailli Bakan Boim'in "faaliyetlerin uzaması"ndan kastettiği bu olsa gerek. Faaliyetler hem uzayacak hem de genişleyecek. Bütün bu varsayımların ötesindeki "Ortadoğu gerçeği"ni, bu vesileyle yeniden hatırlamakta yarar var.
GERÇEKLER * Bölgenin dinamiklerine güvenip rüzgâr ekenler, sonunda Amerikan kaynaklı fırtınalar biçmek durumunda kalıyorlar. Bu Saddam için de böyleydi, İran'ın her fırsatta meydan okuyan konuşmalar yapmaya meraklı Ahmedinejad'ı için de böyle. Neticede İsrail'i yok sayan İran'ın cumhurbaşkanı, şimdi bu "Yok"un yaptıklarını, Ortadoğu'nun diğer varları ile izlemekten başka ne yapabiliyor? * Global dengeler, Rusya ve Çin gibi ağırlıklı ülkelerin de "Terörizm yorumu" konusunda Amerikan çizgisine girmelerine dayanmıştır. Bu yorumda, devletler, işlerine gelmeyen ve çıkarları ile çatışan her faaliyeti "Terörizm" kapsamında görebilmektedirler. Bu yorum, bazen İran'ın egemenliğini yok saymakta, bazen de Filistin devletinin bağımsızlığını ayak altına alabilmektedir. Irak'taki durum ise, bunun en somut ve en dramatik örneğidir. * Ortadoğu'da yönetimlerin aklı ve dirayeti, global dengeleri hesaba alabildikleri ve çözümüne güçlerinin yetmeyeceği anlaşmazlıklara bulaşmamayı başarabildikleri ölçüde belirleniyor. Kendi ülkelerinin sorunlarını çözmemiş, kendi ülkelerinde ulusal uzlaşmaları sağlayamamış siyasi kadroların, "Aktif politika izliyoruz" gerekçesiyle Ortadoğu sorunlarında araya girmeleri, sadece abesle iştigal oluyor.
|