|
|
|
|
|
|
'Kaçın Türkler Geliyor' politik metin değil, bir sinema filmi!
Ali Özgentürk'ün yeni projesi 'Kaçın Türkler Geliyor!' AB'ye girme sürecindeki Türkler ve Türkiye'ye Avrupalılar'ın bakış açısını; Avrupalı yönetmenlerin gözünden ortaya koyacak.
Birkaç hafta önce kamuoyu Ali Özgentürk'ün yeni projesinden haberdar oldu. 10-15 Avrupalı yönetmenle, her biri 10'ar dakikalık kısa filmlerden oluşan büyük bir proje hazırlığı içinde olan Özgentürk; Lars Von Trier'den Atom Egoyan'a, Michael Winterbottom'dan Emir Kusturica'ya birçok yönetmene mektup yazdı. Avrupalılar'ın Türkler'e bakış açısını baz aldı, alt alta sorular sıraladı... Ve dedi ki, bu projeye 'evet' der misiniz? O günden bu yana görüşmeler devam ediyor. Kesin olan iki şey var. Biri projenin adı: Kaçın Türkler Geliyor... Diğeri de başlanacağı zaman: Ekim- Kasım 2006... "Her gün çok güzel gelişmeler" oluyor diyen Özgentürk; ser veriyor sır vermiyor... Üzerine basa basa da şunu söylüyor: "Bu bir politik bir metin değil! Bu bir sinema filmi..." İşte Özgentürk'ün anlattıkları:
YAZIŞMALAR SÜRÜYOR "6 ay kadar önce kafamda doğduğu zaman çalışmalara başladım, tanımadığım yönetmenlerle yazıştım, yazışmayı sürdürüyorum, gelişmeler var... Bu bir film dünyası yaratmak için 'Kaçın Türkler Geliyor' adı altında yapılan bir çalışma... Bu bir çatışma... Bu; Avrupalı yönetmenlerin ister belgesel, ister hikaye yoluyla olsun Türkler'le kısa film yapması, Türkler'i anlattırırken kendilerini de anlattırmak gibi... Bu bir politik bir metin değil! Bu bir sinema filmi."
* Gelişmeler var demiştiniz? Tabii bu proje bir finans kaynağı istiyor. Bu finans kaynağı, çeşitli yerlerden oluşturulmaya çalışılıyor. Bu bir STK olabilir, özel bir şirketin katkısı ve sponsorluğu olabilir. Avrupa'da pek çok fon var, bunlar olabilir. Avrupa'daki ortak yapımcılar olabilir. Demek ki; bir sürü kaynak var ve bunların hepsi için çalışılıyor. Görüşmeler devam ediyor ama hepsinde, söylediğim bütün kalemlerde gelişmeler oluyor. Yönetmenler düzeyinde gelişmeler oluyor. Şu anda çok çok iyi bir ortak yapımcımız var. Sözleşmemizin neredeyse son metin hazırlığı yapılıyor...
* İsmini verebilir misiniz? İmza atılmayan hiçbir şeyi veremem. Kabul eden yönetmenlerle henüz imza atamadık, çünkü önce bir finans kaynağınız olmalı. Kontrat bu; imzalıyoruz, şu kadar lira senin, şu kadar zamanda senaryoyu yazacaksın, şu kadar zamanda bitecek, koşullar bu, şu kadar alacaksın dememiz için... Bizim sinemada, eskilerin deyişiyle her şey müşahastır, yani dokunarak karar verirsiniz. Yani şiir gibi, roman gibi, sanatın diğer dalları gibi... Yapıldığı zaman var olan bir şeydir sinema. Yani müzik var kağıdın içinde, kompozitör yazdığı zaman çalarsınız ama senaryo var olan bir şey değildir. Sadece var olması için bir pratik yoldur. O yüzden bu proje demek ki, masaüstü düzeyinde, film fikirlerinin gelişmesi düzeyinde iyi noktaya doğru gelmiş durumda. Ama henüz somutlaşmış değil.
* Ne zaman imza atılır, ne zaman başlanır çalışmalara? Benim tahminlerime göre, kötümser tahminlerime göre, ekim ayında yönetmen sözleşmeleri tamamlanır. Bu zaten düğmenin basılması demektir. Çünkü yönetmene diyorsunuz ki, şu kadar sürede, yani 6-7 aylık sürede filmi teslim edeceksin. O da Ekim-Kasım 2006.
* Şu şartlar altında çok hızlı çalışılması gerekmiyor o halde? Aylardır çalışıyoruz zaten. Sonuçta 10'ar dakikalık filmler... Alman yönetmen Almanya'da, Fransız yönetmen Fransa'da çekecek. Yönetmenlerle senaryolara ilişkin sürekli fikir teatisi içerisindeyiz. Yani hem bu filmi yapmalarının görüşmesi, gerekirliği, hem de nasıl bir film olabilir gibi konularda sürekli e-mailleşiyoruz...
* 10 filmin birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayacak değil mi? Tabii.
* Peki bir kopukluk olmasından endişe etmiyor musunuz? Yoo, çünkü ortak bir tema var. Her film kendi başına bir film. Başlayıp biten bir hikaye. Ama ortak bir konuları var; Türkler... İsterse Almanya'da yaşayan Türkler üzerine bir hikaye olur, isterse bir Fransız yönetmen buraya gelip İstanbul'da kurduğu bir hikayeyi Türklerle ilgili çeker. İster bir Finli yönetmenin ya da İtalyan bir yönetmenin tarihte bir Türk'le İtalyan arasındaki bir şeyi anlattığı bir hikayedir...
* Sizin filmler üzerindeki revizyon seviyeniz nedir? Diyelim Fransız yönetmen geldi, bir film çekti ama o kadar kötü bir bakış açısıyla Türkler'i anlattı ki... Niye anlatsın canım... Sanatçılar niye ırkçılık yapsınlar...
* Ama yapanlar yok mu? Bu söylediğiniz bizim bilinçaltımızı gösteriyor, bizim rahatsızlığımız var bu konuda. Benim böyle bir korkum yok. Bir kere, yapımcı biziz zaten; editör bir kitap çalışması ister sizden, siz yazarsınız verirsiniz, siz yazmakta özgürsünüz, o da yayınlamamakta özgürdür. O sizi yasaklamaz ama her editör her kitabı basacak diye bir yasa yok... Bakın bir kere ırkçı, milliyetçi olmayan yönetmenlerle çalışıyoruz, çalışmak istiyoruz. Türkler söz konusu edilince, Türkler dünyadaki bütün uluslar gibi, insanlar gibi insanlar. Onların da hikayeleri var, mizahi yönleri var.
Belgin ÇOBAN /GÜNAYDIN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|