|
|
Hekim ölüme çare olur mu?
* Medyada, halk arasındaki sohbetlerde hekimler çok kolay suçlanıyor. 'Çocuğumu doktor sakat bıraktı', 'kocamın katili doktordur' gibi keskin manşetlere rastlıyoruz. Her gün binlerce hastanede, sağlık kurumunda hekimlerce tedavi edilen, şifa bulan milyonlarca insanı unutuyoruz. Doktorların ölüme çare bulmaları mümkün mü? Bazen 'acaba doktorlardan çok şey mi istiyoruz?' diye soruyorum.
Biz hekimler mesleğimiz gereği, hep ölümle boğuşmuşuzdur. Gece gündüz hastanızın hayatta kalması için çabalarsınız, ama bazen elinizde kalıverir. Her gün ölümün soluğunu etrafınızda hissederek yaşarsınız. Belki başkaları buna alıştığımızı düşünebilirler ama ölümü kanıksamak zordur. Çünkü, kabullenilmesi güçtür. Ölmek üzere olan da, çevresindekiler de kabullenemez. Ölmemesi gerektiğini düşünürler. 'Neden?' diye sorulur. 'Şöyle olsaydı, olmasaydı' yorumları yapılır. Biz, ölüm karşısındaki bu çaresizliğimizi biliriz bilmesine, ama hasta ve hasta yakınları böyle düşünmezler. Hastalar hekime gelinceye kadar yaşadıkları sorunları kendilerinden, çevrelerinden veya kaderlerinden bilirler. Ancak, hekime başvurduğu andan itibaren artık olayın bütün sorumluluğu hekimin omuzlarındadır. Eğer iyileşmiyorsa; geç iyileşiyorsa; daha kötüsü, giderek kötüye gidiyorsa; hele hele ölüm veya kalıcı sakatlanma oluşmuş ise; bunun hekimin zamanında ve doğru teşhis koyup, uygun tedaviyi yapmamasından kaynaklandığını düşünürler. Doğru hekim müdahalesine rağmen, işlerin her zaman yolunda gitmeyebileceğini; bazı hastalıkların doğal seyrinin tedaviyle değişmeyebileceğini; hekimlerin de diğer insanlar gibi, ölüm karşısında çaresiz kalabileceklerini kabullenmek istemez çokları. Ölümden, sakatlanmadan veya diğer olumsuz sonuçlardan bizi sorumlu tutarlar. Sanılanın aksine, hekim şifa dağıtmaz. 'Tedavi eşittir şifa', yanlış bir denklemdir. Çünkü, tedavi her zaman şifa ile sonuçlanmaz. Kimi hastalıkların ölümle sonuçlanma riski hastalığın doğal seyri gereği zaten yüksektir. Tedavi bunu sıfırlamaz. Çok iyi tedavi edilen hastalar da ölebilirler. Örneğin yoğun bakıma zatürree tanısıyla yatırılan hastaların en iyi tedaviye rağmen ölüm oranları yüzde 50 dolaylarındadır. Bazı diğer hastalıklar açısından bu oran yüzde 70'lere ulaşır. Üstelik tedavinin kendisi de; örneğin cerrahi girişimler, bazı ilaçlar hastaya zarar verme ve ölüm riski taşır. Riski azaltmak için elbette gerekli önlemler alınır, ancak risk hep vardır. Aslında, sadece hastalık veya tedavi değil bir çok günlük işlerimiz sırasında belirli bir oranda ölüm riskini üstleniriz. Örneğin trafiğe çıkmanın ölüm riski vardır, ama bu bizi arabamızı kullanmaktan veya yaya olarak caddede yürümekten alıkoymaz. Sonuç olarak, hekimler de hastaları gibi, hastalığın şifa bulması için çalışırlar. Ancak, şifa yalnızca hekimin elinde olan bir şey değildir. Öyle olsaydı, hiçbir hekim, hiçbir hastasından bunu esirgemezdi. Hiç olmazsa bunu kendilerinden esirgemezlerdi ve hekimler ölümsüz kişiler olurlardı.
|