|
|
|
|
|
|
İnsan yüreğinin gizemli haritası
Çarpması yaşam, durması ölüm anlamına gelen kalp; yüzyıllardır gizemini koruyor. Bilim, en küçük damarına kadar her ayrıntısını görüntülese de 'yaşamın motoru kalp'in duygularla olan bağını hala çözemiyor. Bilim dergisi GEO da, son sayısında sayfalarını 'insan yüreğinin haritası'na ayırmış...
Modern tıp kalbi gizemli bir organ olmaktan çıkartıp insanın kendi motor kabinine bakabilmesini sağlamış ve her geçen gün daha akıllı onarım yöntemleri geliştirmiş. Geçen yüzyılın 50'li yıllarında canlı kalbe ait ilk bulanık ultrason görüntüleri elde edilmiş olmasına karşın günümüzde uzmanlar bu görüntülerde kalp kapakçıklarındaki her bir incecik siniri, tıkanmış koroner damarların içlerinde oluşan biçimleri, işleyen kalp kaslarının 3 boyutlu rekonstrüksiyonlarını dahi görebilir. GEO Dergisi de kalbin; kriz öncesi halinin yanı sıra duygusal olaylar sırasında oluşan değişimleri çarpıcı fotoğraflarla sayfalarına taşımış. Haberde, bilimin birçok sırrını çözmesine rağmen kalple ilgili her gerçeğe ulaşamadığı, özellikle de duyguların kalp üzerindeki etkilerinin hala tam olarak çözülemediği vurgulanıyor:
Duygular Kalp hastalıklarını bastırmaya yardımcı faktörler yalnızca ilaçlar ve sağlıklı yaşam değil; duygusal ve sosyal faktörler de bir insanın yaşamını sağlam bir kalp ile sürdürüp sürdürmemesi konusunda belirleyici bir rol oynuyor. Vücudumuzun pompası kalp, hassas bir organ. Büyük heyecanların pompayı kısa sürede neredeyse mat etmesi bunun bir göstergesi. Baltimore'deki Johns Hopkins araştırmacıları ile Minneapolisli meslektaşları geçtiğimiz günlerde bunun nasıl gerçekleştiğini araştırdı. Hikayeleri değerlendirilen 40 hastanın çoğu; eşlerini, çocuklarını veya arkadaşlarının ölüm haberlerini almış kişiler. Diğerleri ise; örneğin sahne heyecanı yaşamış, saldırıya uğramış veya yalnızca sürpriz bir parti ile karşı karşıya kalmış insanlar. Hastalar olayı öğrendikten sonra göğüs ağrısı ve nefes darlığı çekmişler. Yapılan ultrason tetkiklerinde yalnızca sol kalp karıncığının üst bölümünün olması gerektiği gibi çalıştığı, diğer kısımları ise boş bir çuval gibi kendini bıraktığı görülmüş. Kalp krizi zannedilen olay, gerçek bir kalp krizi olmadığından hastalar birkaç gün içinde toparlanmışlar. Ancak tüm vakalarda otonom sinir sistemi, çıldırmışcasına kanı katekolaminler denilen stres hormanlarına boğmuş. Johns Hopkins kardiyoloğu Hunter Champion, "Stres hormanlarının kalbi derinden etkilemeyi nasıl başardığını henüz bilmiyoruz" diye itirafta bulundu. Özünde sağlıklı olan ancak, şokla derinden etkilenen bir kalbin şokun etkisini ileride hissedip hissetmeyeceği henüz kesinlik kazanmış değil. Ama damar sertliğinden muzdarip bir kalbin yaşayacağı heyecan ölümcül olabilir.
Sosyal etkenler Bilim adamları bu bağlamda 1991'de Irak'ın İsrail'e düzenlediği füze saldırısının, 1994 Los Angeles depreminin ve 1998'de İngiliz milli takımının Arjantin karşısında yenilmesine neden olan penaltıların etkilerini incelediler. Tüm olaylarda duygusal olarak gergin olan halkta kalpten kaynaklanan ölümlerde büyük artış gözlemleniyor. Bazı heyecan durumlarının kalbi yalnızca kısa süreli etkilemekle kalmayıp, uzun vadede de zarar verdiği son zamanlarda daha da belirginleşiyor. Ancak duyguları ölçmek, tansiyon ölçmekten daha zor olduğu için heyecanın ne derece tehlikeli olduğu uzmanlar arasında hararetli bir tartışma konusu Düsseldorf Üniversitesi Tıp sosyoloğu Johannes Seigrist, "Kalbe zarar veren stres, bir insanın uzun süre yoğun çalıştığı ama bu esnada çabalarının başarıya ulaşıp, ulaşamayacağının belirsiz kaldığı durumlarda ortaya çıkar" diyor. Denetim kaygısı ve denetim kaybı korkusu ile birlikte gelen güvensizlik, insanı çok etkileyebilir. Başarı elde ettikçe özgüveni artan, çabalarının karşılığında özellikle ruhsal açıdan ödüllendirilen kişiler yapıcı, pozitif stres altındadır; kalp ve dolaşım sistemi risklerini yükseltmeden dağlar kadar işi üstlenebilirler. İyi bir sosyal dayanışma gibi koruyucu faktörler kişisel risk faktörünü daha da azaltabilir.
Negatif hisler tetikliyor Bazı uzmanlara göre başka insanlara karşı içten içe duyulan düşmanlık, saldırganlık da kalp için tehlikeli temel özelliklerden sayılmalı. Bu duygular kalp krizi riskini muhtemelen yüzde 30 oranında artırıyor. Kanada'da yapılan bir araştırmaya inanacak olursak, bu ilişkilendirme sadece erkekler için geçerli olabilir. Nedeni belki de erkeklerin; saldırganlık dürtüsünü diğer insanlar üzerinde denetimi sağlamanın, güç ve özgüven duygusu elde etmenin bir aracı olarak görmeleri. Damar sertliği ve kalp krizini önlemek için çalışan tıp adamlarının, gelecekte hastaların ruh halini de göz önünde bulundurmaları gerekecek.
|
|
|
|
|
|
|
|
|