|
|
|
|
'Ah o morluklar olmasaydı...'
Demir bir labirent içinde sürüklenerek geçen İki Kişilik Bir Oyun'da rol alan Yelda Reynaud ve Altay Özbek çarpmalar yüzünden yıpranmış durumda... Hatta morlukları gören arkadaşları Reynaud'ya 'Dalmaçyalı' adını takmış.
İlişki bitti, morluklar kaldı
Demir bir labirent içinde sürüklenerek geçen İki Kişilik Bir Oyun, Yelda Reynaud ve Altay Özbek'in tiyatro kariyerine 'Bacaklarda morluk bırakan oyun' şeklinde yazıldı.
Kolay değil... Biten bir ilişkinin ardından kadınla erkeğin birbirine karşı adil olması da... Evli bir kadının, sırf çocuğu olmadığı için kocası tarafından aldatılmasına önce katlanması sonra intikam için onu aldatması da... Sevgilisi olan erkeğin evli bir kadınla girdiği ilişkinin içinden sıyrılması hiç kolay değil. Bildik bir öykü bu... Asıl zor olan ise bu sıkışmışlığı bir labirentin içinden aktarmak... Geçen yıl kurulan Tiyatro Dot'un Uluslararası Tiyatro Festivali'nde de sahnelediği İki Kişilik Bir Oyun, yalnız tiyatronun değil oyuncuların da sınırlarını zorluyor. Çünkü oyun sırasında sürekli demir konstrüksiyona çarpmaktan ötürü yara bere içinde kalmışlar. Hatta morluklar yüzünden Yelda Reynaud'ya arkadaşları 'Dalmaçyalı' adını takmış. Yekta Kopan'ın yazdığı, Bülent Erkmen'in tasarlayıp yönettiği, Yelda Reynaud ve Altay Özbek'in de başarılı yorumlarıyla sahnelenen oyun, tiyatro salonunun duvarlarına yerleştirilen labirent içinde geçiyor. Perde yok, sahne de... Kadın ve erkek, tek kelimelik diyaloglarla bir yandan ilişkilerini sorgularken bir yandan da labirentte sürünerek ilerliyor. Karanlıktan gelen bir ses ise diyalogları İngilizceye çeviriyor. Avusturya'da doğduktan sonra Türkiye, Amerika ve Mısır'da yaşayıp Paris'te tiyatro eğitimi alan Yelda Reynaud, tam bir dünya vatandaşı... Bugün "Hadi Endonezya'ya gidiyoruz,'' deyin, gelmeye hazır olduğunu söylüyor. İki yıldır sinema ve dizi çekimleri nedeniyle İstanbul'da olan Reynaud, oyunun tasarımını kâğıt üzerinde gördüğünde çok etkilenmiş, ama başına neler geleceğini hiç hesaplayamamış. Oyun sırasındaki yoğun konsantrasyon yüzünden acı hissetmese de bittikten sonra "Buz, buz getirin'' diye az inlememiş: "Başlarda her tarafım morluklar içinde kalınca adım Dalmaçyalı'ya çıkmıştı. Ama dalgıçların giydiği, ısıyı tutan bir giysi olan neopren hayatımızı kurtardı. Kıyafetlerimizin altına onu giydik. Kalın olduğu için bizi darbelerden korudu. Bülent Ermen oyunun tasarımını kağıt üzerinde ilk gösterdiğinde çok etkilenmiştim. Ulaşamama, kavuşamama, hayatın başlangıcında nasıl taze başlayıp sonunda yorgun bitiriyorsak hepsi oyunda vardı. Bir yandan da alt katta konstrüksiyon kuruluyordu. İlk gördüğümde çok şaşırdım. Demirlerin köşeli olduğunu tahmin etmiştim ama bu kadar çarpacağımızı hesaplamamıştım.''
'İYİ Kİ KADIN DOĞDUM' Reynaud'ya göre oyunun en önemli özelliği labirent şeklindeki dekor ve tek kelimelik diyaloglar... Ona göre içinden çıkılamayan aşkları hemen herkes yaşıyor; "Oyundaki, sıradan bir hikâye aslında... Herkes bir aşk yaşamıştır ve o aşkın içinde bir ulaşamama da vardır. Bir ilişkiden diğer ilişkiye geçerken de o bavulları taşıyoruz yanımızda. Aynı hatalar sürekli tekrarlanıyor. Bu oyundaki yolculukta da bu görülüyor. Ama kadın çok zeki... Biz sonuçta doğurabiliyoruz. Kadın zaten yaratıcı. Yatıyorum kalkıyorum kadın doğduğum için Allah'a şükrediyorum.'' (Tiyatro Dot, Mısır Apartmanı - Beyoğlu) Tel:(0212) 251 45 45
FİGEN YANIK
|
|
|
|
|
|
|
|
|