Futbol hem siyaset hem de ticarettir
Yılda 400 milyar dolarlık iş hacmiyle futbol, spor olmaktan çıktı. Ronaldo ve Beckham gibi futbolcular da Papa'dan çok tanınıyor.
Dünyada globalleşmesini tamamlamış tek bir kurum vardır, o da futboldur. Futbol, bugün yeryüzünde hem kapsamına aldığı yüzey olarak hem de derinlik olarak demokrasiden, internetten, piyasa ekonomisinden, insan haklarından, refahtan veya sağlıklı içme suyundan çok daha yaygındır. Hatta dünyadaki futbol takımı taraftarı ve sempatizanı sayısı, bütün dinlere inananların toplam sayısından çok daha fazladır. Ona direnen hiçbir sınır yoktur. FIFA'nın 213 üyesine karşılık, Birleşmiş Milletler'in 192 üyesi bulunmaktadır. FIFA, Çin ile Tayvan'ı bünyesinde birlikte barındıran yegâne kuruluştur. Futbol, tüm sporların toplam seyirci ve meraklısından daha fazla seyirci ve meraklıya sahiptir. Bunun en iyi kanıtını, son Olimpiyat ve Dünya Kupası'na ilişkin rakamlar vermektedir. Olimpiyatların tüm süresi boyunca topladığı televizyon seyircisi sayısı 20 milyarken, Dünya Kupası 40 milyar kişiyi TV başında oturtmayı başarmıştır. Futbol, globalleşme süreci içinde en globalleşmiş kurum olmakla birlikte, diğer globalleşen kurum ve piyasaların tersine ABD hegemonyasının dışında kalma gibi çok değişik bir özelliğe de sahiptir. Sinema Holywood, mali piyasalar Wall Street, uluslararası siyaset Beyaz Saray, askeri güç Pentagon demektir, ama futbolun Kâbe'si ABD'nin hiçbir yerinde olmayıp, bu en global sektörün kalbi aynı anda Rio da Janeiro'da, Paris'te, Londra'da ve belki de Burkina Fasso'da atmaktadır.
MARADONA MI PICASSO MU? Ronaldo, Zidane, Thierry Henry, Beckham, Raul veya artık top oynamayan Maradona, kendi ülkelerinin devlet başkanlarından, Papa'dan, Nelson Mandela'dan, Büyük Britanya Kraliçesi'nden veya BM Genel Sekreteri'nden çok daha fazla tanınmaktadır. Dünya kupasına çıkmış ve tek bir maçta oynamış, hatta yedek kalmış bir futbolcunun ünü, Madonna'nın, Einstein'ın veya Picasso'nun ününü ciddi şekilde geride bırakmaktadır. Bir Japon'un İlhan Mansız, bir Çinli'nin Zidane, bir İtalyan'ın Beckham hayranı olması kimseyi şaşırtmaz. Manchester United'ın dergisinin sadece Tayland'da 15 bin satması veya Milano'nun Juventus takımının dünyada 1200 fan kulübünün bulunması çok doğaldır. Ve tabii Kral Real Madrid'in TV kanalı Madrid TV'ye (şifreli) 40 ülkede milyonlarca kişinin abone olması olağandır. 1959-1974 arasında 15 yıl süreyle Liverpool menajeri olan Bill Shankly'nin "Futbol bir ölüm kalım meselesi değildir, bundan çok daha önemlidir," sözü boşuna söylenmemiştir. Çünkü futbol, çoktan bir spor olmaktan çıkmış ve dünyanın en geniş kapsamlı iktisat ve siyaset kanallarından biri haline gelmiştir. Futbolun küresel ölçekte yarattığı iş hacmi yılda 400 milyar dolar civarındadır. Dünya GSH'nın 40 trilyon dolar civarında olduğu gerçeği karşısında, bunun yüzde birini futbolun ürettiği anlaşılmaktadır ve dünya ticaretinin yüzde iki buçuğunu futbol temsil etmektedir. Futbolun yarattığı istihdam, iki milyonun üstündedir. Eğer futboldan sebeplenenler (taksici, otelci) katılacak olursa, büyük rakamlara ulaşılır. Futbol ile çokuluslu şirket evliliği sonucu, bu alan bir gösteri ve spekülasyon unsuruna dönmektedir. Kulüpler borsaya kote edilmekte ve kulup ürünleri endüstrisi hızla uluslararasılaşmaktadır. Almanya'da geçen cuma başlayan 18. Dünya Kupası'nda sadece reklam hacmi üç milyar avro'yu bulacak. FIFA'nın yalnızca TV yayın hakkı satışından kazanacağı paranın tutarı da 1,72 milyar avro olacak. Futbol, en mükemmelinden ekonomidir, ama aynı zamanda en mükemmelinden siyasettir de... Hem de artık ulusal sınırları çok aşan global bir siyaset.
Mehmet ALİ KILIÇBAY
|