Yemedi, içmedi müze kurdu
Bütün parasını antikalara ve değerli objelere yatıran Ergin Külünk, üç katlı evinin iki katını müzeye çevirdi. Asıl mesleği inşaat mühendisliği olan Külünk'ün müzesinde padişah tespihleri bile mevcut.
İstanbul Fatih'teki Sanki Yedim Camisi'nden esinlenen işadamı Ergin Külünk, 30 yıl boyunca sabah kahvaltısı ve öğlen yemeği yemeyerek, biriktirdiği parayla müze kurdu. Üç katlı evinin iki katını koleksiyonlarına tahsis eden Külünk'ün yıllarını verdiği bu özel koleksiyonunda neler yok ki... Yazma eserlerden alay sancaklarına, kol saatlerinden, baytar ve sıhhiye çantalarına kadar her şey ... Ayrıca onlarca el yazması Kur'an, secereler, berat, ferman, cönk ve İttihat Terakki Partisi'nin mührünün yanı sıra padişahların özel mülkiyet tapuları ile Adolf Hitler imzasını taşıyan bıçaklar da bulunuyor. Türk tarihinin Batılılaşma döneminden tarihi eser, obje, yazılı ve matbu belgelerini toplayan Külünk, obje toplayıcılığının zamanla kültür korumacılığına dönüştüğünü ve bunun da öğrencilere, araştırma görevlilerine ve ülke kültürüne büyük hizmetleri olacağını düşünüyor. Ergin Külünk, müze kurma ilhamını Fatih'te Sinanağa mahallesindeki bir camiden almış. Keçeci Hayrettin Efendi'nin 'sanki yedim' diye tasarruf ederek yaptırdığı 400 yıllık caminin öyküsünü 1970'li yıllarda duyunca, aynı metodu izlemeye karar vermiş.
MAAŞLARINI BİRİKTİRDİ Asıl mesleği inşaat mühendisliği olan ve yıllarca çalıştığı şirketlerde, hatta askerde aldığı yedek subay maaşından da kısarak eski objeleri toplayan Külünk'ün tespih koleksiyonu görülmeye değer... İçlerinde fiyatları milyarları da aşan tespihler bulunan koleksiyonda en değerli olanları; yakut, altın ve 101 tane iri zümrüt taşı ile işlenmiş fildişi, necef, inci, mercan ve eski kehribar çeşitlerinden oluşuyor. Külünk için bunlar arasından en önemli olanı ise Sultan II. Abdülhamit'in yaverine hediye ettiği yüsürü tespihi... Külünk tespihle o kadar iç içe ki Türk ve Osmanlı el yapımı bir tespihi görünce, ustasının kim olduğunu tahmin edebilecek tecrübeye sahip. Ona göre her ustanın bir tespih stili var. Matkabı, burgu ve zımpara taşını tutuşuyla hareket ettirme yönü de farklı... 1980'li yıllarda kendi işini kuran Külünk, zaman içinde bu tutkusundan hiç vazgeçmemiş ve Türkiye'yi adım adım dolaşmış: "Bir tespih için Gaziantep sokaklarında günlerce dolaştım. Osmanlı hanedanına ait evrakları çöpçülerden satın aldım. Bir kalemin peşinden günlerce koşturdum," diyen Külünk, bütün mütevazılığıyla 'koleksiyoncu' sıfatını kabul etmiyor ve kendine 'biriktirici' demeyi tercih ediyor. Ergin Külünk, II. Abdülhamit'in Selanik'te sürgündeyken kendisini korumakla görevli askere ikinci bir meslek edinmesi konusundaki öğütleri öğrenince, müzenin küçücük bir köşesini de marangoz atölyesine çevirmiş. Bu atölyede de eski kutuların tamirinin yanı sıra tasarımı tamamen kendine ait kutular üretiyor. Bütün bu kutuları da tek parça metal kullanmadan yapıyor.
Erdal Şimşek
|