40 yaş hediyesi
Paris... En fiyakalı meydanı Place Vendome... Her şey çok pahalı, her şey çok lüks... Dünyanın en büyük kuyumcuları orada... Yusyuvarlak meydanın her köşesi kuyumcu; dünyanın en ünlü oteli de o meydanda... Otel Ritz... Hep dolu, lokantaları, barları tıklım tıklım. Ritz Otel'de boy gösterdin mi dünya sosyetesine girdin sayılır... Bir mayıs sabahı, meydandaki ağaçlar çiçeğe dururken otelde olağandışı bir hareketlilik var. Kapıdaki güvenlik tedbirleri arttırılmış. Amerika'nın en büyük petrol krallarından Mr. Smith'in otelde rezervasyonu yapılmış. Kral dairesi kapatılmış... Sekreterleri, korumaları, danışmanları, masajcısı, özel berberi, özel uşağı bir gün önce gelip otele yerleşmişler. Devlet başkanlarında yok böyle tantana... Sayın Bay Mr. Smith otele teşrif ediyor. Muhteşem bir, alem buysa kral benim girişi... Zırhlı arabadan korumalar siyah çantalar indiriyorlar. Otelin kasası açılıyor. Ben diyeyim beş, siz deyin on beş milyon dolar... Paralar kasanın özel bölümüne kaldırılıyor. Öğleden sonra Mr. Smith otelin müdürünü çağırıyor... "İki gün sonra karım gelecek. 40 yaşına giriyor. Bir kadın için 40 yaş çok önemlidir... Ona eşi bulunmayacak bir mücevher hediye etmek istiyorum; en büyük kuyumcular en önemli parçalarını göstersinler" diyor. Yarım saat sonra büyük markalar muhteşem mücevherlerle Mr. Smith'in karşısında... Kral hiçbirini beğenmiyor. Hiçbirinin karısının 40. yaşını taçlandıramayacağını söylüyor. "O zaman bir taç verelim" diyorlar. "Takmaz, kaprislidir sevgili karım..." En sonunda, dünyanın en büyük markalarından birinin müdürüyle başbaşa kalıyor... İki korumayla getirilen kutudan kalp şeklinde kesilmiş muhteşem bir pembe pırlanta çıkıyor. Tam seksen karatlık taşın dünyada benzeri yok. Mr. Smith, "İşte bu olur... Karımın göğsü çok güzeldir... Bu muhteşem taşı bir zincirle göğüslerinin arasına yerleştirirse 40 yaşını taçlandırmış olurum" diyor. Kuyumcu, pırlantanın fiyatını söylüyor. Ederi on iki milyon beş yüz bin dolar... Sıkı bir pazarlık. On milyon dolara anlaşılıyor. Alan razı satan razı... Ertesi sabah "Hemen gelin, Mr. Smith sizinle görüşmek istiyor" haberi gidiyor kuyumcuya... Mr. Smith diyor ki; "Felaket, korkunç bir şey oldu... Karım sürpriz yaptı, bir gün önce geldi... Taşı gördü. Kapris yaptı, kolye olarak takmak istemiyor. Küpe yapacak. Taşın bir eşi daha lazım" buyuruyor petrol kralı... Kuyumcu " Çok nadirdir bunlar pırlanta piyasasında..." dese de Mr. Smith'in dediği dedik; "Karımı kıramam", diyor. Bütün dünyadaki pırlanta piyasaları araştırılıyor... Amsterdam, Anvers, Londra, Tel-Aviv, Tokyo... Evet Tokyo'da taşın eşi bulunuyor. Fiyatı on beş milyon dolar... "Önemi yok. Karım bir daha kırk yaşına girmeyecek ki... Alın getirin" diyor Mr. Smith... Taşı alıp getiriyor dünyanın en büyük mücevher firmasının müdürü... "Tam eşini bulduk, aynı renk, aynı kesim..." Sunuyor Mr. Smith'e... Petrol kralı taşı alıyor... İnceliyor... "Thank you, ama gerek kalmadı, karım fikrini değiştirdi... Taşı kolye olarak takacak... I am sorry" diyor. Çaktınız mı? Alavere dalavere işin neresinde? Bulan bulur... Bulamayanlara haftaya anlatırım... Bulmaca buldurmaca dil üstünde kaydırmaca değil, olmuş bir olayı anlatıyorum... Ha gayret, galiba çaktınız... Mı?
|