|
|
Uzakta ama leziz
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yere konuşlandığı için 'tutmaz' yorumları yapılan Sahan Vega, bu öngörüleri yalanladı. 700 kişiyi ağırlayabilecek kadar ferah olan kebapçı, etrafta koşuşturan çocuk görmekten sıkılanlar için de birebir.
700 kişilik 'butik' kebapçı
Anadolu yakasındaki Sahan Vega, dev bir alanda servis vermesine rağmen hizmet kalitesi butik kebapçıdan farksız. Yuvalama, kuzu tandır ve bulgurlu pazı sarma denemeye değer.
Anadolu yakasında, E 5 ve Tem otoyollarının bağlantı yolları üzerinde kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde, 700 kişilik bir kebapçının açıldığını duyduğumda bu çılgınca işe giren kişinin ya parası çok ya da aklından zoru olduğunu düşünmüştüm. O günlerde bu kebapçıya en yakın yerleşim merkezi birkaç kilometre ötedeki Ataşehir'di. İstanbul gibi dev kentte her gün sayısız yeni yer açılıp kapansa da, ilginç bulduğum bazı restoranları uzaktan izlerim. Yaklaşık iki buçuk yıl önce açılan, sözünü ettiğim Sahan Vega kebapçısını da takip ettim. Gelen haberler, benim görüşlerimi yalanlar nitelikteydi. Zaman içinde tek başına boş arazi içinde geniş bir araziye yayılmış bu kebapçının komşuları oldu. Etrafında gökdelenler, dev siteler hızla yerden bitmeye başladı. Artık Kadıköy yakasında daha önce üç şubesi bulunan grubun bu en büyük Sahan kebapçısı boş bir arazide tek başına değildi.
İŞ YEMEĞİ İÇİN GELİYORLAR Sahan Vega'ya gittiğimizde otomobilimizi kapıda teslim alıp yandaki geniş parasız otoparka çektiler. Sıradan bir gün olmasına rağmen o kocaman mekânın dörtte üçünden fazlası doluydu. Bazı masaların üzerinde Türk ve yabancı ülke bayrakları görülüyordu. Öğlen müşterilerinin büyük bölümü iş yemeğine gelmiş işadamlarıydı. Yabancı bayraklar onların yabancı konuklarının ülkelerine aitti. Bir kebapçının özelliklerini anlamak için sadece bir çeşit kebap tatmak yeterli olmayacağı için, arkadaşım, "Buraya özgü bir şeylerden başlayalım," diyerek, uzunca bir yemek seansının ipuçlarını garsona verdi. Meze arabası uzaktan görünmüştü ki durdurduk. Daha özel şeyler tatmayı istediğimizi söyledik. Bu kez karışık turşu tabağı, taze tarhun otu yaprakları, gavurdağı salatası ve bostana geldi. Salataların nar ekşisi, lezzeti yerindeydi. Garson yuvalamadan da tatmamızı önerdi. Ardından frik pilavı üzerine yağsız, pamuk gibi kuzu tandır servis edildi. Tadımlık porsiyon halinde de buharda pişmiş, yanında yoğurt ile sunulan bulgurlu pazı sarma geldi. Şu sıralar iyi kebapçılarda keme kebabı bulabilmek mümkün. Bir-iki hafta sonra kaybolacak bu yeraltı mantarı, Fransızların ünlü trüf mantarı ile uzaktan akraba. Uzaktan diyorum, çünkü aroması ve lezzeti açısından 'siyah altın' olarak da adlandırılan Fransız trüfüyle uzaktan yakından ilgisi yok. Keme kebabında da şişe, köftelerin arasına dizilen keme, ızgarada pişerken etin lezzetini emiyor ve kebapla keme hoş bir birliktelik sergiliyor. Bana kalsa, ben pes etmiştim. Ama arkadaşım garsonun son bir önerisini daha geri çevirmedi ve bir süre sonra irice bir sahan içinde birer porsiyon, yeni dünya kebabı, sarmısak kebabı ve patlıcanlı kebap getirildi. Sonra buraya özgü bir işlemden geçirilmek üzere yandaki servis masasına götürüldü. Yeni dünya, biz İstanbulluların malta eriği diye bildiğimiz meyve. O da keme kebabı gibi şişe köftelerle birlikte dizilip pişiriliyor. Bu kebabın da tam mevsimi şu sıralar. Sarmısaklı kebap daha da emek istiyor. Sarmısaklarla köfte mangalın kenarında birlikte demleniyor. Üçüncüsü ise Urfa kebabı olarak bildiğimiz patlıcanlı kebap. Yanda garson patlıcanların közlenmiş kabuğunu aldı, maltaeriklerini temizledi, köftelerle karıştırdı. Bir başka sahana geçirip, sofranın kenarına getirilen küçük bir ispirto ocağında kapağını kapatıp bir süre ısınmaya bıraktı. Dürüm halinde ya da ince pidenin üzerinde servis edilen bu üçlemeyi çok beğendim.
FARKLI BİR TAT Arkadaşım bununla da yetinmedi, küçük bir porsiyon fıstıklı katmer söyledi. Benim itirazımı garson, "Katmeri tavada değil, fırında yapıyoruz, hafif oluyor," diye yatıştırdı. Katmer pişedursun, ilk kez tattığım bir tür narenciye kabuğu şekerlemesini, yanında biraz kaymakla birlikte getirdi garson. Adına kabat diyorlarmış. Birkaç gün sonra Kadıköy'deki Çiya Lokantası'nda kebbut adıyla aynı tatlıya rastladım. Bu ağaçkavunu, bergamut türü bir Hatay meyvesi. Kabuğunun üst zarı alındıktan sonra acısı giderilene kadar çeşitli işlemlerden geçiriliyor. Yumuşak, kabak tatlısını andıran bir dokusu ve zarif bir tadı var.
Beğendiklerim: Restoran çok geniş olmasına rağmen yurtdışından uzmanlara yaptırılmış özel ses yalıtımıyla sessiz ve sakin. Kebaplar çok kaliteli. Servis de dört dörtlük. Çocuklar için ayrı yemek yeme bölümü bile var.
Beğenmediklerim: Gerçi bu büyük mekân dışında Kadıköy yakasında üç ayrı şube daha var ama burası yerleşim yerlerinden epey uzakta. Mutlaka otomobille ulaşılması gerekiyor. Sigara içmeyenler için ayrılan oda küçük ve cazip değil.
Mutfak * * * * Servis * * * * Ambians * * * Sahan Vega Barbaros Mah. Halk Cad. No:12 Kadıköy Tel: 216 315 36 36
DENİZ ERBİL
|