|
|
'Başıma gelen, romantizmim yüzünden'
- Mısır Çarşısı olayından sonra neler kaydı elinizden? - Ben öyle ellerim cebimde, planör gibi hayatın içinde dolaşırken geldi bunlar başıma. Hep inanarak ve doğru bularak yaptım her şeyi, ama annemi kaybetmek hayatımın en büyük acısı oldu. Herhalde her insan annesini ölümsüz zanneder, ben de öyle zannediyordum. Sonra birden gidince kaburgasız kalmış gibi oluyorsun. Acısı hiç geçmiyor. Her hareket edişinde, her nefes alışında acı çekiyorsun. Mısır Çarşısı annemi aldı benim.
- Nasıl bir kadındı o? - Acısını bastırmayan, gizlemeyen bir kadındı, ama sakin değildi. Ben biraz babama çekmişim o konuda, sakinim. Annemse heyecanlı, hayalleri, arayışları olan, herkesi ciddiye alan, herkesin annesi, hatta Güzin Ablasıydı. Tüm anneler gibi beni çok severdi, yüzüme kötü, arkamı dönünce iyi şeyler söylerdi. Benimle gurur duyardı. Ben de 12 Eylül'de babam cezaevine girdiğinde annemin tek başına ayakta kalış mücadelesinden çok etkilenmiştim. Bağdat Caddesi üzerinde bir eczanesi vardı, Ermenisi, imamı, zengin kadını, inşaat işçisi, hepsinin Güzin Ablası gibiydi. Ona daha çok zaman ayırmadığım için pişmanım. Ben onunla hep arkadaş gibiydim. .
- Şimdi kimler eleştiriyor sizi? - En çok arkadaşlarım. Beni fazla romantik olduğum için eleştiriyorlar. Evet, başıma ne geldiyse romantizmden geldi aslında. Gene de romantizmimi kaybetmedim, çünkü başka türlü mutlu olamam. Romantizmini kaybedende yaşam da yoktur bence. Ben yaşıyorum, her şeye rağmen üstelik.
|