|
|
|
|
|
|
Her şey çok güzel oldu
Deniz Türkan travesti olmak için evinden çıktığında, "Ben sokaklarda çalışmayacağım, tiyatrocu olacağım" dedi. O farklıydı ve başardı. Levent Kırca Tiyatrosu'nun devamlı oyuncusu olan Türkan, çıkacakları turneyle ilk kez yurtdışını görecek.
'Tiyatrocu olabilmeyi kadın olmaktan bile çok istedim'
Deniz Türkan, travesti olmak için üniversiteyi bıraktığında neyle karşılaşacağını bilmiyordu. İstemediği şeyler yapmak zorunda kaldı. Ama o başaracaktı. Türkan, şimdi Levent Kırca tiyatrosunun oyuncusu ve çıkacakları turneyle ilk kez yurtdışını görecek.
Tanıştığımızda travestilerin çalıştığı bir genelev ortamındaydık. Bir haber hazırlamaya uğraşıyordum. "Görüyorsun, bütün arkadaşlarım fahişe olarak çalışıyor. Çünkü kimse bize normal bir iş vermiyor. Ama ben yapmayacağım. Ben kimsenin yapamadığını başaracağım. Oyuncu olacağım" dedi. Dediğini de yaptı. Aradan dört yıl geçti. Şimdi karşımda duran Deniz Türkan, Levent Kırca tiyatrosunun devamlı oyuncusu. Salı günü çıkacakları bir aylık Holllanda, Almanya, İsviçre turnesiyle hayatında ilk kez yurtdışı görecek. Dediği gibi belki de gerçekten her şey güzel olacak!
- Kaç yıldır kadınsınız? - Fiziken dört yıldır, ama ruhen kendimi bildiğimden beri.
- Kendinizi ne zaman kadın olarak görmeye başlıyorsunuz? - 6-7 yaşlarındayım. Kadın ve erkeğin ne olduğunu tam olarak bilmiyorum ama ben bir kızım ve öyle yaşamalıyım, diye düşünüyorum. Hep kız oyunları oynuyorum, kızlarla arkadaşlık ediyor, erkeklerden utanıyorum. Ben siyah olan ördeğim ama kendimi öbürleri gibi beyaz bir kaz sanıyorum. Öbür kazlardan farklı olduğumu bilmiyorum.
- Onlardan farklı olduğunuzu tam olarak ne zaman anlıyorsunuz? - İlkokul beşinci sınıfta öğretmenim annemi çağırıyor ve beni psikoloğa götürmesini söylüyor. O zaman, bende bir şey var herhalde diye düşünüyorum. Yine de cinsiyet farklılığının ayrımında olduğumu söyleyemem. Neden psikoloğa götürüldüğümü bilmiyorum. Ortaokula gitmeye başlayınca yaşım biraz daha büyüdüğü için cinsellik hakkında daha fazla şey öğreniyorum ve artık ne olduğumu anlıyorum. Evet ben bir travestiyim! Ve dünyada bir tek ben böyleyim! Zannediyorum ki benden başka böyle kimse yok. Her gece yatıyorum, Allahıma dualar ediyorum. Diyorum ki "Allahım ne olur bu gece yatayım, yarın kız olarak uyanayım. Bir de o şey olmasın bende. Ablam gibi olayım."
- Sonra? - Uyanıyorum ama yine erkeğim! İnsanlar anlayacak diye ölüyorum ama evden çıkar çıkmaz da gömleğimi önden bağlıyorum. Daha dar pantolonlar giyiyorum. Ama hiçkimseyle, tek bir kişiyle bile hissettiklerimi konuşmuyorum.
- Anneniz babanız sizdeki bu değişimin farkında mı? - Belki de konduramıyorlar. Hiç konuşulmuyor evde. Zaten küçüğüm. Belki de büyüyünce düzelir diye düşünüyorlar. Annem de babam da hacı. Çok dindar insanlar. Bütün ailem kapalı, kadınlar hep türbanlı. Bu camiaya öylesine uzaklar ki... Ailem dışında herkes anlıyor, sokakta laf atıyorlar. Kızlar gibi benim de hoşlandığım erkekler oluyor.
- Ne yapıyorsunuz? - Hiçbir şey. Utancımdan erkeklerle arkadaşlık bile edemiyorum. Derken lise bitiyor. 17 yaşında sınava girip Levent Kırca Tiyatrosu'na seçilen 50 genç oyuncunun arasına giriyorum. Tabii yine bir erkek olarak. Figüran olarak roller almaya başlıyorum. İşte ilk kez, tiyatrodan bir arkadaşıma sırrımı açıyorum. Ve o anlayışla karşılıyor. Çok mutluyum. Bu arada İstanbul Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümü'ne giriyorum. Bu öğrencilik işi iyi de, ailem tiyatroculuk yaptığımı öğrenince kıyameti koparıyor. Babam "Oradan ayrılacaksın" diye resti çekiyor. Sahnenin tam ortasına kostümlerimi bırakıp saatlerce ağlıyorum. Tiyatro maceramın birinci bölümü böylece sona eriyor.
BABAM BAĞRINA BASTI
- Evden ayrılmaya o nedenle mi karar veriyorsunuz? - Hayır. Bir gün ablamı, dayımın kızıyla konuşurken duyuyorum. Benden söz ediyor ve benim için "Ondan iğreniyorum" diyor. O kadar gücüme gidiyor ki bu söz, "Benden tiksiniyorsanız ben de giderim" diyorum ve bir iki eşya alıp sokakta tanıştığım travestilerden birinin evine yerleşiyorum. Aileme de bir mektup gönderiyorum, "Sizi utandırmak istemiyorum. Peşime düşmeyin" diye. Biliyor musun, o mektuptan sonra her şey gelmiş akıllarına. Terörist oldu demişler, uyuşturucu müptelasıdır demişler ama eşcinseldir, travestidir diye akıllarının ucundan bile geçmemiş.
- Sizi aramıyorlar mı? - Aramaz olurlar mı? Polise gidiyorlar, her yerde beni arıyorlar. Bense gece kulübünde konsomatris olarak çalışmaya başlamıştım. Beni de görenler olmuş. Kulaklarına gitmiş. Bir gece, kulübün ışıkları yanıyor. Kuzenimle göz göze geliyorum. Beni karakola götürüyorlar. Babam, dayım karşımda. Ailem beni infaz edecek diye kıyameti koparıyorum. Bağırıyorum, çağırıyorum karakolda. Babama bağırıyorum, "Beni görüyorsun daha ne istiyorsun" diye. Çünkü saç baş yapılı, üzerimde mini etek, topuklu ayakkabılar. Babam başlıyor ağlamaya ve bana diyor ki "Sen ne olursan ol benim evladımsın." Karmakarışık oluyorum. Özlem, korku, pişmanlık hepsi bir arada. Çok utanıyorum böyle düşündüğüm için. "Ben artık sizinle yaşayamam, size de zarar gelsin istemem ama ayrılmayalım o zaman. Ben sık sık ziyaretinize gelirim" diyorum. O zamandan beri de ailemle görüşüyorum. Geceleri, erkek kıyafetleri ile gidiyorum konu komşu görmesin, utanmasınlar diye.
- Ama eve dönmüyorsunuz, değil mi? - Hayır. Onlarla yaşayamam artık. Yine arkadaşıma gidiyorum. Hormon iğeneleri olmaya başlıyorum. Göğüslerim büyüyor, kadın kıyafetleri giyiyorum. Bu arada okul hayatım da sona eriyor. Renkli dünyanın büyüsüne kapılıp üniversiteyi bırakıyorum. Bir travesti olarak üniversiteyi bitirsem ne olacak ki, diye düşünüyorum. "Geleceğini, yaşlılığını düşünmen gerek" diyorlar. "Masasına oturduğun insanlarla anlaş. Bir şekilde beraber ol onlarla" diyorlar. Oysa ben evimin kadını olayım istiyorum. Kendimi bambaşka bir ortamda buluyorum.
- Evet. O dönem ben bir haber hazırlıyordum. Ve siz benim sadece travestilerin çalıştığı bir geneleve girmeme yardım etmiştiniz. - Ortamı gördün sen de. Çok zor koşullarda yaşıyorlar. Benim de arkadaşlarımın çoğu oradaydı. İstedim ki dertlerini, yaşadıklarını anlatsınlar sana. İnsanlar duysun. Ama ben ne olursa olsun dönmeyeceğim diye kendime ve Allah'a söz verdim. Çok kısa bir dönem istemediğim şeyler yapmaya mecbur kalmış olabilirim ama hepsi bitti. Çok iş aradım. Çok kapılar suratıma kapandı ama bir tanesi kapanmadı. Allah Levent Kırca ve Oya Başar'dan binlerce kez razı olsun. Karı koca bana kucak açtılar.
- Tiyatroya nasıl girdiniz? - Oraya geleceğim. Ama bu arada benim için çok önemli bir olay gerçekleşiyor. 2001'de ameliyat oluyorum. Artık tam bir kadınım. Tabii her şey bu kadar kolay olmuyor. Çok zor günler de geçiriyorum.
- Bugüne kadar size en çok koyan ne oldu? - Yine ailemi ziyarete gittiğim bir gün babam gece geç saatte yalnız dönmemi istemediği için beni evime getiriyordu. Polis durdurdu. Babamı indirdi. Polis sordu "Yaşlı başlı, beyaz sakallı bir adamsın, bu i...lerle ne işin var? Utanmıyor musun?" Babam, "O benim oğlum" dedi. Arabaya binince "Ne oldu baba" dedim. "Yok bir şey" dedi. Duymadım zannedip anlatmadı. Çok gücüme gitti bu. Ben hakaretlere alışığım ama ailemin böyle bir tavırla karşılaşması beni kahrediyor.
Elif KORAP
|
|
|
|
|
|
|
|
|