|
|
2020: Bir TV seyircisinin notları
Akşama doğru televizyonun karşısına geçtim. Yapacak iş yok. Vakit öldürüyorum. Haber öncesi programlar, pembe dizilerden oluşuyor. Latin Amerika kökenli dizilerin hepsini tüketmişiz. Şimdi Laos ve Güney Yemen dizileri moda. Reklamlar. Değişen bir şey yok. Yalnız bir kredi kartı kuruluşu, yeni bir promosyonunu duyuruyor. Her marketin içinde bir falcı olacakmış. O kredi kartıyla, üstelik 983 taksit avantajıyla alışveriş eden, hemen oracıkta kendisine ikram edilen kahvesini içip fincanıyla falcının önüne gidecekmiş. Alışveriş fişini uzatınca da falına bakılacakmış. Bir başka kanal. Muazzez Ersoy'dan bir klip. Sanatçının son kaseti Nostalji 24'den bir şarkı. Muazzez Ersoy, yerlileri tüketince, yabancı nostaljik parçalara yönelmiş, İngilizce söylemeye başlamış. Strangers in the Night'a değişik bir yorum getirdiği ileri sürülüyor. Yorum konusuna pek aklım ermedi ama değişik olduğu muhakkak. Zapladım. Bir kanalda "Güzellik Kraliçesi Yarışması" duyurusu. Her kanal yılda bir kraliçe seçiyordu. Şimdi her hafta her kanalda bir güzellik kraliçesi seçiliyor. Seçilen de hemen ya sunucu ya da bir dizinin baş oyuncusu oluyor. Dizilerin baş oyuncuları sadece kraliçeler değil. O hafta kim adını gazetelerde duyurmuşsa, kameranın karşısında buluyor kendini. Akmerkez'in önünde kendini yakmaya kalkan simitçi, Taksim'den Tünel'e parende atarak giden muhasebeci, Sultanahmet'te turistlerle bilek güreşi yapan nine hemen yıldız oldular.Tiyatrocular mı? Onlar bu yıldızları seslendiriyor.
*** Neyse, haberler başladı. Her haber 'renklendiriliyor.' Meclis haberi yarıda kesiliyor, "Gelse o şuh meclise" şarkısından bir kıta... Habere devam. Son seçimden sonra yine Başbakan olan Süleyman Demirel, "Patlıcan bir sebzedir," demiş. Muhalefet lideri Deniz Baykal, "Ama portakal sebze değil, meyvedir" diye yanıtı yapıştırmış. Meclis Başkanı Bedri Baykam ise "Tren de bir taşıttır" diye tartışmaya karışmış. Kara Tren şarkısı... Trafik canavarına şarkı bulamamışlar. King Kong filminden bir sahne gösterdiler. Torunlarıyla tenis oynayan Hülya Avşar haberi zaten kendiliğinden renkli. Eee, ne de olsa 'reyting' her şeyden önemli. Sinema. Kemal Sunal. Bir başka kanala zapladım: Yine Kemal Sunal. Her kanalda Kemal Sunal filmi. Neyse, Kemal Sunal'sız bir kanal buldum. Kim 500 Trilyon İster yarışmasında Kenan Işık'la yarışmacı belirdi ekranda. Düşünüyorlar. Dört haftadır hiç konuşmadan karşılıklı düşünüyorlar. Spor programlarında dünkü lig maçında çıkan olaylara ağırlık verilmiş. Seyirciler kapalı tribünün çatısını parçalayıp sahaya attılardı ya, o anlatılıyor. Kentin valisi, "Pek önemli değil," diyor. "Sadece 26 kişi öldü. Ellerinden kaza çıkan sporseverleri bulup eğitmeye çalışacağız." Hıncal Uluç da federasyonun evsahibi takımın sahasını kapatmayı göze alamayacağını, "Ayıp ayıp" demekle yetinileceğini söyledi.
*** Bir başka kanalda Televole. Maraba Televole'ler sürüp gidiyor. Türkiye'de herkese "Maraba Televole" dedirttiler. Artık yurt sınırları içinde kaynak tükenince yurtdışına yöneldiler. İşte bu hafta "Maraba Televole" diyenler: Tibor Keresz (Macar şarkıcı), Maria Castellani (İtalyan hostes), Juan Martinez (Paraguaylı terzi). Star Avı'nın 159'uncusuna zapladım. Ak sakallı Armağan Çağlayan yine birilerini haşlıyor. Bülent Ersoy bir ara kızdı, bastonunu Armağan'ın kafasına indirdi. Her kanalda bir star avı sürüp gidiyor. Değişik adlarla. Planet Avı, Gezegen Avı, Seyyare Avı, Güneş Avı... Yüksel Aytuğ hesaplamış: Türkiye nüfusunun yüzde 312'si bu yarışmalara katılmış. Artık nasıl oluyorsa... "Gözetleyenin Gözü Çıksın"... Yıllar önce Bizi Biri Gözetliyor'dan sonra moda olan onlarca programdan sonuncusu. Turşucu dükkânına kapatılmış 20 meclis üyesinden bu hafta da Abdullah Gül elendi. Yarışmayı Kamer Genç'in kazanacağı şimdiden belli gibi. Bir başka kanalda eski bir film. Altyazıyla yayımlanıyor. Güzel. Ama altyazıları okumak olanaksız. Üstlerinden boyuna duyuru bandları geçiyor. "Az sonra... az sonra..."
*** Uykum geldi. Yatmadan son bir kere zapladım. Karşıma Kaka- Şaka çıktı. O da nesi? Bir mağazaya giren müşteriyi eşek sudan gelinceye kadar dövdüler. Yüzü gözü kan içinde kaldı adamcağızın. Sol koluyla burnu kırıldı. Sağ dizi parçalandı. Sonra bin güçlükle ayağa kaldırdılar. KakaŞaka'ya çıktığını söylediler. "Kameraya bakıp gülümseyin, el sallayın," dediler. Adam, kanlar içinde, gülümsemeye çalışarak el salladı. Televizyonda göründüğü için pek mutluydu. Bu yine iyi. Dün gazetelerde okumadık mı! Altı adam, bir kadını kaçırıp Belgrad ormanında ırzına geçmişler. Sonra da bir ağacı gösterip, "Kameraya bakıp gülümseyin, el sallayın," demişler. Kadın, "Ne bileyim ben?" diyordu gazetede. "Şaka programı sandım. Gülümseyerek el salladım. Geçen hafta televizyonu izlediğim zaman anladım gerçeği. Böyle bir şey yoktu. Meğer şaka programı değilmiş, sahiden ırzıma geçmişler!" Televizyonu kapattım. Bakalım yarın neler göreceğiz? (Bu yazı 26 Ocak 2002'de Radikal Cumartesi'de yayımlanmıştır.)
|