|
|
Bu şarkı kaybettiğimiz cinsel kimliğimizin dışa vurumudur
Şarkılarının; Nirvana, Pearl Jam ve Alice in Chains gibi grunge akımının en ünlü gruplarının şarkılarına yakın olduğunu söyleyen BUZ; multimedia programını barındıran albümleriyle çok konuşulacak.
Bedroom adıyla 2002 yılında kurulan; ancak sonradan isimlerini değiştiren BUZ, ilk albümleri 'Senin Eserin'i çıkardı... Emre Özlüer (solist), Özer Kırçak (gitar), Cem Güney (Bas gitar) ve Tercan Şener'den (davul) oluşan BUZ'un albümü, Türkiye'de rock müziğin seyrine ve gelişimine önemli katkılarda bulunan Tarkan Gözübüyük'ün prodüktörlüğünde hazırlandı. 2002 yılında çeşitli müzik sitelerine verdikleri ilanlarla birbirini bulan ve yaklaşık 3 senedir başta Kemancı olmak üzere, İstanbul ve Ankara'daki birçok barda, 2003 yılında Parkorman'da düzenlenen Rock'n Dark Festivali'nde ve 2005 Rock İstanbul'da sahne alan grup, "Bu albüm bizim için zaman zaman açlığını duyduğumuz sahneye çıkma sayımızı artırma potansiyeli taşıdığı için çok önemliydi. Hazırlıklarımızı hep bu odakta sürdürdük" diyor. 'Senin Eserin'in en önemli özelliği, Türkiye'de ilk kez uygulanan bir multimedia özelliğini barındırıyor olması. CD'de yer alan 'interaktif stüdyo' programı, dinleyiciye şarkıların bas, gitar ve solo gibi kanallarını ayrı ayrı dinleyebilme şansı veriyor...
* Bedroom olan isminiz neden daha sonra BUZ olarak değişti? İlk albümünüzle birlikte yeni bir başlangıç yapmak istediniz diyebilir miyiz? İsmimizi dikkat çekmesi için değiştirmedik. 'Bedroom' bir cover projesiydi ve içinde hiç BUZ yoktu. Biz ise BUZ olmak istiyorduk.
* İlk albümünüz Türkiye'de ilk kez uygulanan yöntemle; multimedia CD'si olarak piyasaya çıktı. Nedir bunun özelliği? Bu özellik, kaydedilen bas, davul, gitar ve vokallerin ayrı ayrı olarak dinlenebilmesi ve dinleyicinin şarkıları dilediği gibi miksleyebilme imkanı tanıyor.
* Neden dinleyiciye böyle bir alternatif sunma gereği duydunuz? Bundan yıllar önce, hatta 'kaset' döneminde, dinlemeyi çok sevdiğimiz parçalar için 'keşke gitarlarını duyabilsek' ya da 'gitarları çıkartıp üstüne çalabilsek' şeklinde serzenişlerde bulunurduk. Bu bir anlamda bizim o dönemdeki hayallerimizin de somutlaşması özelliğini taşıyor.
* Grunge akımından etkilenerek müzik yaptığınızı söylüyorsunuz. Grunge deyince akla Nirvana, Pearl Jam, Alice in Chains gibi gruplar geliyor. Onların çizgisini yakalamak mı amaç? Bir çizgi yakalamak gibi bir derdimiz hiçbir zaman olmadı. Bütün gruplar ellerindeki enstrümanlardan çıkabilen her türlü müziği icra etmeye kadir. Bizden çıkan şarkılar da, bu saydığınız gruplara çesitli açılardan daha yakın. Bunun en önemli sebebi de; çok sevdiğimiz gruplar olması ve yıllardır onları bıkmadan dinliyor olmamız.
* BUZ, Türk rock müziği içinde nasıl bir yer bulur kendine? Zaman içinde iyi ya da kötü; hak ettiği yeri kendine bulacaktır.
* Şarkılarınızdan 'Vajina' son derece dikkat çekici. Bu şarkı, sözleriyle tepki toplamaz mı sizce? Şebnem Ferah'ın 'Ben Şarkımı Söylerken' adlı şarkısında da benzer; ama daha kapalı sözler vardı. Bu öfke kime, kadınlara mı? Kesinlikle öfke yok şarkıda. Sakin bir şekilde 'kral çıplak' diye bağırmak 'Vajina'nın yaptığı. Gündelik yaşamımız içerisinde, içsel dünyamızda en çok vakit harcadığımız kimliğimiz; cinsel kimliğimiz. Ama en çok gizlediğimiz, kendine özgüvenini çoktan kaybetmiş kimliğimiz de cinsel kimliğimiz. Metropol ya da kırsal fark etmeksizin, var olan bu sorunlu kimliğimizin BUZ'un bakışıyla bir dışa vurumu 'Vajina' şarkısı...
* "Hikayemiz, özünde tamamen yumuşak ve hayat veren bir madde olan suyun dış etkenler yüzünden değişerek sert ve ölümcül olabilecek bir madde olan buza dönüşmesine benziyor" diyorsunuz kendinizi anlatırken. Hangi dış etkenler sizi BUZ'a çevirdi? Müzik piyasasının durumu olabilir mi? Bizce bütün gruplar ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor; ki biz de öyleyiz. Ancak hâlâ gelişmemiş bir müzik sektörümüzün var olması, insanlara diledikleri müziği doya doya yapma fırsatı sağlamıyor. Bu sorunun kökeni aslında barlarda başlıyor. Nice bomba gibi şarkılar çalan, bestelerini yapan grupların barlarda dikkat çekemediğini gördük. Çünkü hâlâ üretileni takdir etmeyi öğrenmedik. Şimdilik tekrar etmeyi tercih ediyor herkes galiba...
SEZEN BAŞARAN GÜNAYDIN
|