|
|
|
|
|
|
Eroğlu anemiyi bile tuşa getirdi
'53. Avrupa Şampiyonası'nda yedinci kez şampiyonluk için yarışacak güreşçimiz Şeref Eroğlu, "Mücadeleyi seviyorum; rakibime de, hastalığa da yenilmem" diyor
Türk güreşinin yıldız isimleri arasında Şeref Eroğlu... Sayısız madalyası ve kronik bir hastalığı var. Yaptığı spor ona pek çok ödül, isim ve kupa kazandırmanın yanı sıra bir de hastalık hediye etti. Eroğlu; yoğun antrenman temposu nedeniyle 'sporcu anemisi' hastalığına yakalandı. Hastalığı önce kanserle, sonra Akdeniz Anemisi ile karıştırıldı. Sonunda teşhis kesinleşti; 'sporcu anemisi'... Kan değerleri düşüktü ve bu nedenle yaşadığı halsizlik, belki de onun hayatının zirvesinde spora veda etmesini sağlayacaktı. Veda etmedi, devam etti ve kazanmayı sürdürdü. Hastalığına şöyle bir el ense çekti ve onunla yaşamayı başardı. Hastalandıktan sonra da madalyalar birbirini izledi. 'Hasta adam olimpiyatlara gönderilir mi?' polemiklerinin ardından, o en iyi dereceyi alarak ülkesine geri döndü. Şeref Eroğlu, bugün Rusya'da başlayan '53. Avrupa Şampiyonası'nda yedinci kez şampiyonluk için güreşecek. Genç sporcu, "Hastalığım benim için değil, rakiplerim için stres yaratıyor. 'Adam hasta hasta bizi yeniyor' diye düşünüyorlar. Onların da durumu zor" diyor. Eroğlu, 5 yıl önce yakalandığı anemiyi ve onu nasıl tuşa getirdiğini anlattı:
* Hasta olduğunuzu ilk ne zaman öğrendiniz? 2001 yılının aralık ayıydı. Atina'daki Dünya Şampiyonası'na gitmiştik. O sene de Avrupa Şampiyonu olmuştum ve rahatlıkla Dünya Şampiyonu olabilecek durumdaydım. İlk maçta güreştim ama hayatımda ilk kez, kendimi bu kadar kötü hissediyordum. Kolum kalkmıyordu ve nefes alamıyordum. Ayaklarım hareket etmiyor, sanki üzerimde kilolarca ağırlık varmış gibi geliyordu. Üçüncü ve dördüncü maçlarda yenildim. Güreşi durdurmak için minderin dışına çıkıyordum. Kendi kendime maçtan zaman çalmaya çalıştım ve maçı kaybettim. Türkiye'ye döndüğüm zaman sağlık kontrolüne gittim. Check-up sonunda 'sporcu anemisi' olduğum ortaya çıktı. Bu hastalığın da yoğun antrenman programı uygulayan kişilerde olduğunu öğrendim. Vücutta kandaki oksijeni taşıyan maddenin yoğun antrenmanlarda çok fazla parçalanmasından dolayı; artık benim vücudum da zorlanıyordu. Bunun tekrar yerine konması için zaman gerekiyordu. Bu nedenle doktorlar bana güreş gibi bir sporda başarılı olamayacağımı söylediler.
* Ne hissettiniz? 25 yaşındaydım, hayatımın ve tecrübenin zirvesine çıkmıştım. Şok oldum... İnkâr ettim, 'neden beni buldu' diye isyan ettim defalarca... Ve hastalığı kabullenmedim, güreşin biteceğini asla ve hiçbir şekilde kabul etmek istemedim. 'Bunun bir yolu olmalı' diye düşündüm. Daha sonra kendimi hiç hasta olarak görmedim, 'olumlu düşünmek gerek' dedim ve sonunda başardım.
* Spor hayatınız bitti mi? Şimdi 31 yaşındayım ve o günden sonra iki defa Avrupa Şampiyonu oldum, 200n yılında Atina Yaz Olimpiyatları'nda güreşin en iyi derecesini yaparak, Olimpiyat İkinciliği başarısını elde ettim. Türk güreşi adına, en iyi madalyayı ben aldım.
* Hastalığınızı hiç önemsemediniz mi? İlaçların hepsini denedim, hâlâ ilaçlarla yaşıyorum ve artık bu bana büyük bir sıkıntı vermiyor. Ama doğal besinlerle de kendimi desteklemeye çalışıyorum. Siyah üzümü kesinlikle yanımdan eksik etmiyorum. Düzenli beslenmeye özen gösteriyorum. Hiç alkol kullanmıyorum. Yoğun geçen bir antrenmandan sonra biraz dinlenmem gerekiyor. Hayat düzenimi tekrar gözden geçirdim. Şimdi öğleden sonraları kampta üç saat kadar, gece de 8 saat uyuyorum. İnsanların televizyon seyrederek geçirdiği zamanı, ben uykuya ayırıyorum. Kamplarda bir buçuk gün çalışırsam, bir buçuk gün de dinleniyorum.
* Hastalık size ne öğretti? Hayatta insanın başına her şey gelebiliyor. Benimki dermanı olmayan bir hastalık değil ama sağlık çok önemli. Spor yaparken hep daha iyisini yapmaya çalışıyorsunuz; hastayken de en iyisi olmaya çalışmak oldukça önemli. Ben hırslı biriyim. Yaptığım işlerin devamını da yapmaya çalışırım.
* Spor rekabet gerektirir, hasta olduğunuz için sizi turnuvaya göndermek istemeyenler oldu mu? Turnuvalara gitmek için gerekli tüm sonuçları almıştım. Hırsımı ve işimi ne kadar sevdiğimi bildikleri için, kimseden böyle olumsuz bir tepki almadım.
* Hastasınız, mindere çıkarken bir stres hissediyor musunuz? Ben hissetmiyorum ama rakiplerim için bu durum stres yaratıyor. 'Ben bu halimle bile sizi yeniyorum' diyorum. Avantajımı kullanmayı öğrendim. Mücadele etmeyi biliyorum ve seviyorum, rakibime de hastalığa da yenilmem.
* Kullandığınız ilaçlar doping maddesi taşıyor mu? Yıllardır bir doktorum var; ona sormadan bir aspirin bile almam. Kullandığım ilaçların içinde dopinge yönelik hiçbir madde yok. Turnuvaya çıkmadan bize doping kontrolü yapılır; oraya kullandığım ilaçları ayrıntısıyla bildiriyorum. Şu ana kadar bir sorun olmadı.
* Galiba sporcular, hastalıklarla daha iyi mücadele ediyor. Sizin örnek aldığınız bir sporcu var mı? Hırs ve yaşam kalitesi olarak Kazım Kanat'ı örnek aldım. Başından geçen ameliyattan sonra yaşam dolu, işine dört elle sarılan bir insan... Gazetede yayınlanan onun hastalığını anlattığı yazıyı hâlâ saklarım, bu bana güç veriyor. 'Kazım Ağabey o yaşta hastalığına karşı pes etmiyorsa, biz daha çok genciz hiç pes etmemeliyiz' diye düşünüyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|