|
|
İstanbul'u pazarladık
Birileri pazarlama lafına takıyor ama yaptığımız resmen buydu. Yaşadığımız şehrin neden Avrupa'nın kültür başkenti olması gerektiğini anlattık
Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, İstanbul başkent olurdu." Ben demiyorum, Başbakan'ın danışmanı Egemen Bağış söylüyor. Aslında o da Napolyon'un yıllar önce, ilk göz ağrımız İstanbul için söylediklerini hatırlatıyor. Avrupa Parlamentosu'nda bir basın toplantısındayız. Konu: İstanbul neden 2010 Avrupa kültür başkenti olmalı? Önce Egemen Bağış anlatıyor, ardından Türkiye Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk. Hani bir süre önce Türklüğe hakaretten hakkında soruşturma açılan Lagendijk. Hani Orhan Pamuk'un Lagendijk'i. Hatırladınız mı? Avrupalı parlamentere göre İstanbul, Avrupa tarihinin içinde çoktan yer alan, tarihi, kültürel zenginliği ve gelişimiyle zaten bir Avrupa Başkenti. 'Her on Avrupalı'dan dokuzu bunu düşünür' diye sözlerini bitirirken gülümsüyorum. Düşünür düşünmesine de yine son anda bize kazık atarlar mı acaba? Avrupa'nın kültür başkenti adayları içinde AB üyesi ülkelerden Macaristan'ın Peçs kenti, Almanya'dan Essen ve Görlitz (daha karar vermemişler) var. AB dışı ülkelere gelince, İstanbul'un tek rakibi var, Kiev. Rakip bile değil bence. Öylesine değil ki kendileri değil Polonyalılar akıl etmiş aday olmaları gerektiğini. "Hadi" demişler, "Türkiye'nin AB karmaşasından yararlanıp kendinizi gösterin, siz kültür başkenti olun." Gazeteci Zeynep Oral'ın sözlerini hatırlıyorum birden. "Allah'ın aklı başında her kulu öteki adayların İstanbul'un kültür zenginliği, tarihsel birikimiyle boy ölçüşemeyeceğini bilir. Ama eğer bu seçimi yapacak olanlar, kıstas olarak, o kentte yaşayanların kentin mirasına nasıl sahip çıktıklarına, o birikimle ilişkilerine, o mirastan nasıl pay aldıklarına, sorumluluklarını yerine getirip getirmeyeceklerine bakacak olurlarsa, o zaman yandık" Yandık mı sahiden? İstanbul 2010 Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu'nun sözleriyle kendime geliyorum. "Müthiş bir dinamizme sahip, tarihte 'Kentlerin Kraliçesi' gibi isim takılan İstanbul'un müthiş bir büyüsü var. Bir kere gelen mutlaka tekrar geliyor. Suyla yakın ilişkisi, göğe yükselen mimarileri, kubbeleri, çan kuleleri, daracık sokakları, çarşıları, köprüleri, surları, festivalleri, konserleri, sergileri, 24 saat yaşayan canlı bir kent olması... Daha ne diyeyim?" İstanbul hem doğulu hem batılı. HHH İstanbul 2010 Girişim Grubu bir de slogan bulmuş. İstanbul: 4 Elementin Kenti. Yani toprak, su, hava, ateş. İstanbul: Dinlerin, imparatorlukların, birçok medeniyetin buluşma noktası. İstanbul kendisini çağlar ötesine taşıyacak yeni kültürel projelere imza atarken adı toprak, hava, su ve ateş kadar vazgeçilmez olsun. Olsuuuun. Uzun lafın kısası İstanbul Avrupa kültür başkenti olmak için en güçlü aday. Avrupalı parlamenterleri inandırmak da Egemen Bağış, Nuri Çolakoğlu ve deneyimli ekibine kalmış. Avrupa Parlamentosu çatısında aynı gece verilen resepsiyonda ne yalan söyleyeyim hepimiz İstanbul'u pazarladık. Yabancılara şehrimizi anlattık. Neden kültür başkenti olmamız gerektiğini anlatmaya çalıştık. Burhan Öçal'ın bir gece önce restoranda, midye taslarıyla verdiği mini konserin darbuka versiyonunu dinledik. Sonra sorduk birbirimize... Sahi İstanbul deyince aklımıza ilk ne geliyor? Herkesin İstanbul'u birbirinden farklıydı. Kimi 'Taksim' dedi. Öteki 'Sultanahmet'. Diğeri 'Boğaz' diye yanıtladı. En son biri, 'Fenerbahçe, Şükrü Saraçoğlu' deyince bastık kahkahayı. Peki ya siz... İstanbul deyince sizin aklınıza ne geliyor?
|