|
Halk masalı değil televizyon şovu
|
|
Espiri yoksunluğu, karakterlerin oturmamış olması Keloğlan'ı anlatan filmin olumsuz özellikleri. Erbil ise Rüştü Asyalı'yı aratıyor.
Son dönemin Türk usulü komedi filmlerine peşin ve olumsuz bir önyargıyla yaklaşmadığımı okurlarım bilirler. Komedi sonuç olarak sevdiğim bir türdür ve bence zekanın süzgecinden geçirilmiş bir hayata bakma biçimidir. Bu açıdan son dönemin kimi komedilerini de belli ölçüde tuttum, savundum. Ama bu son örnek, doğrusu tüm savunma mekanizmalarını iflas ettirecek gibi gözüküyor. Basın gösteriminde tek bir kişinin bir kez bile doya doya gülmediğini söylesem, bilmem durumu anlatabilir mi bu? Tarihe saygısız ve hınzır biçimde yaklaşmak, son dönemde özellikle "Kahpe Bizans"tan beri moda olmuştu. Bu kez, tarihten çok ünlü masallarımız ve masal/söylence kahramanlarımıza el atılmış. Böylece İyilikler Ülkesi'nin prensesi Cankız'la evlenmek isteyen 'halk çocuğu' Keloğlan'ın prensesin asıl sevdiği Kara Prens'e karşı savaşımı ve öte yandan padişahın kendisine verdiği çeşitli zor görevleri yerine getirilmesi anlatılıyor. Kahramanımız bu arada Nasrettin Hoca, Karagöz'le Hacivat gibi Türk kültür ve folklorunun ilginç kişiliklerine de rastlıyor. Tayfun Güneyer, senaryoyu tek başına yazmakla kendisine fazla güvenmiş. Ne yani, kendini mizah ustası filan mı sanıyor? Temelde ilginç olabilecek bir düşünce, espri yoksunluğu ve gerçek mizah eksikliğiyle iyice zedeleniyor. Bunun üzerine birbirinden kötü oyunculuklar da binince, filmin kurtarılacak yanı kalmıyor.
48 YAŞINDA BİR KELOĞLAN Aslında hep iyi oyuncu olduğuna inandığım Mehmet Ali Erbil yanlış bir seçim. 48 yaşında Keloğlan mı olurmuş? Erbil ne yazık ki eski, ilkel, ama en azından daha içten Keloğlan'ların oyuncusu Rüştü Asyalı'yı unutturacak gibi değil. Artık TV show'arından ezbere bildiğimiz tüm mimik ve hareketlerini, iyi saptanamamış bir karakterde bıktırıcı biçimde yineliyor. Bu Keloğlan saf mı kurnaz mı, zeki mi aptal mı, etrafıyla dalga mı geçiyor, yoksa ciddi mi? Bunları anlamak mümkün değil. Erbil'in oyununda herhangi bir incelik, çift-yanlılık, bir derinlik yok. Beyazperdeye taşınan TV dizileri duyarlılığından sonra, şimdi de TV show ve komedi anlayışı tıpatıp kullanılarak sinema komedisi yapmaya sıvanılıyor. Ve elbette hiç olmuyor. Aslında yer yer kimi iyi espriler var ama bütün içinde güme gidiyor. Aynı şey o kadar emek ve para harcanmış özel efektler için de söylenebilir. Kimbilir, belki de filmi asıl şanssızlığı, bizlere yine bir masal dünyasını anlatmak için yola çıkan Terry Gilliam filmi "Çılgın Kardeşler"den sonra karşımıza gelmesi olmasın?
|