|
|
|
|
|
|
Fahişe olmak daha kolay
Zuhal Olcay, ilişkiler, seks ve intikam üzerine bir oyun olan 'Nathalie'de hayat kadınını canlandırıyor. Sanatçıyla Haluk Bilginer'le biten evliliğinden son rolüne, her şeyi konuştuk.
*Ayrılık bir fırtına gibi. Geçince zarara bakıyorsun. Bu deneyim içimdeki gücü fark etmemi sağladı. Etinden et kopmuyor.
*İntikam için kimsenin hayatıyla oynayamam. Ama bu oyun canı yanan bir kadının neler yapabileceğini gösteriyor.
*Gerçek hayatta kadın müzisyen yerine fahişe karakterini seçerdim. Fahişe olmak çok daha kolay...
*Haluk Bilginer'den ayrılık sürecinde her laftan kendimi korumaya, kaçmaya çalıştım. Her soruya cevap vermedim.
*Ayrıldığım insanlarla arkadaş olmamayı yeğliyorum. Benim çok arkadaşım var.
Ayrıldığım insanlarla arkadaş olmam
Son tiyatro oyunuyla konuşulan Zuhal Olcay'la çok özel... "Ayrılık bir fırtınaya benziyor. Fırtına dinince zarara bakıyorsun. Kendi gerçeğini kabul edip önce kendini sevmeye çalışarak atlatıyorsun. İçimdeki gücü fark etmemi sağladı ama bunu da abartamam. Etinden et kopmuyor".
Benim başıma geldi. Terk edildim, aldatıldım, benim olan için defalarca kavga etmek zorunda kaldım. Ama yerime kurulan düzenden uzak durmayı tercih ettim. Çünkü dönüp onların olduğu tarafa bakmak, etimden kerpetenle parça koparılıyormuş etkisi yaratıyordu. Önce kör oldum sandım. Etrafımda olup biten hiçbir şeyi görmüyordum. Ama ardından görme yetim etkisinden çok daha net geri geldi. Bu kez görmem gerekenden fazlasını görebiliyordum. İnsanlara baktığımda içlerini görebiliyordum. Ve bir de bol bol ağlıyordum. Sanırım ağlamak göze iyi geliyor. Sonra bütün bunlar geçti. Ama olay yeri hala karmakarışık. Kalbimin etrafı "Polis- olay mahalli girilmez" bantları ile çevrili. Hasar tespit çalışmaları devam ediyor. Geçen hafta Zuhal Olcay'ın Tilbe Saran ile birlikte oynadığı Nathalie isimli oyuna gittiğimde tüm defterler yeniden açıldı. Soru açık ve netti: Eski sevgilimden intikam almak için bir fahişeye para verip onu baştan çıkarır ve sonra da fahişe ile eski sevgilinin yaşadığı her şeyi cinselliği kastediyorum- dinler miydim? Bu sorunun cevabı da açık ve netti: "Hala seviyorsam yapabilirdim ama sevmiyorsam kılımı bile kıpırdatmazdım. (Yazınca fark ettim. Cevabım çok hastalıklı geldi. İnsan sevince garip bir aymazlıkla kendinde her şeyi yapabilme hakkı görüyor.) Ama oyun içinde bu sorunun cevabı sürekli gidip geliyor. Önce, Nancy isimli fahişeyi kiralayan Sonia'nın tarafında yer alıyor insan. Sonia her şeyi doğru yapmış gibi görünen, mağdur, terk edilen kadındır ve bu formül biz kadınların gönlünü hemen kazanırken erkekler için çok sıkıcıdır. Oysa kadın seyirci, oyun içinde insan bir yandan da hayatında ilk kez sevilen Nancy için de endişeye kapılır. Ki erkekler için Nancy çok eğlenceli bir fantezi ve heyecan kaynağı olarak görülebilir. (Bu son söylediğim konusunda çok ısrarcı değilim, belki hala oralarda bir yerlerde bizimle aynı fikirde erkekler de vardır...) Oyun, sürpriz finali ile sona ererken zaten doğuştan karışık olan kafam daha da karışmıştı. Gidip Zuhal Olcay'ın konu ile ilgili fikirlerini almak istedim. 17 yıllık bir ilişkiden ağır yaralarla çıkmıştı. İşin magazin yönü beni ilgilendirmiyor ama Aşkın Nur Yengi'nin "Ben bu ilişki için 4 yıl bekledim lafı" beni bile delirtmişti. İnsan neyi ne kadar yoğun yaşarsa yaşasın, kimsenin canını bu kadar yakmaya hakkı yok... Sonuçta onun da canı çok yanmıştı ve bu oyun acaba onda nasıl duyguları tetikliyordu? İşte yanıtları...
İNTİKAM İÇİN OYNAYAMAM
* Oyunda kimse Nathalie'yi (Nancy'nin Sonia'nın kocası için kullandığı takma ad) sorgulamıyor. O bir fahişe ve hayatında ilk kez bir adamı seviyor. Hayatta asla ulaşamayacağı bir hayata sanal da olsa ulaşıp bunun da diğerleri gibi bir "iş" olduğunu kendine telkin etmeye çalışıyor. Ve ciddi acı çekiyor. Ama nedense herkes bu oyunu aldatılan kadının çevresinde yorumluyor. Ben oyunu düşününce gözlerim daha çok Nathalie'nin durumuna doluyor.
* Ben bunu kimse için yapmazdım dedim. Ama gerçekten de bu çok psikopatça bir yaklaşım. İntikam için insanların hayatlarıyla oynayamam. Ama bu oyun bir kadının, canı yanan bir kadının intikam dürtülerinin nerelere kadar gidebileceğinin görüntüsü.
* Biz, Sonia'nın başına gelenleri daha anlayabilecek frekanstayız. Bu hikayeye baktığım zaman, eğer gerçek hayatta bu iki rolden birisini seçmem gerekseydi sanırım Nathalie'yi yani fahişe karakterini seçerdim. Nathalie'nin de canı yanıyor ama Sonia'nın yaşadıklarına tahammül etmek de her kadının harcı değil. Bu ilişkide fahişe olmak daha kolay. Yine de çok büyük laflar söylemek istemiyorum. Kimse dışarıdan böyle bir fotoğrafa bakarak büyük laflar etmemeli. Bunu ancak yaşayan insanlar bilir.
TANRIYI GÜLDÜRMEK
* Dışarıdan bakıyorsun bir kadın çok zengin, güzel, her şeye sahip... Ama onun gerçekten ne hissettiğini ne yaşadığını bilemezsin. Travmalarını acılarını dışarıdan bir fotoğrafa bakarak bilemezsin.
* Ben "Hiçbir erkek bu paraya değmez" dediğimde sanki planlanmış gibi oldu. Bir yerlere mesaj gönderiyorum gibi oldu. Ama gerçekten de safça söylenmiş bir laftı.
* Haluk Bilginer'den ayrılık sürecinde gelen her laftan kendimi korumaya, kaçmaya çalıştım. Her olaya cevap verip veya açıklama yapıp olayların içini doldurabilirdim. Ama insanların basını kullanarak, içlerindeki çalkantılar ile ilgili açıklamalar, göndermeler yapması açıkçası bana çok acıklı geliyor. Bu benim kendimi içinde görmek istemeyeceğim bir resim. Çok aşağılayıcı geliyor bana. Ama ben güçlüydüm ve ayrılığımın ardından böyle bir tablo çizdim. Bunu başaramayan insanları da yargılayamam.
* Ayrıldığım insanlarla arkadaş olmamayı yeğliyorum. Benim çok arkadaşım var, dolayısıyla bu tarz arkadaşlıklara ihtiyacım yok.
* Tanrıyı güldürmek istiyorsan planlarından bahset. Hayatta plan yapamıyoruz. Birçok şeyin anlamı yok. Birçok şey geyik muhabbeti aslında. Bu yüzden senin sayfanın adını çok seviyorum...
BAŞKA ZAMAN KONUŞALIM
* Ayrılık bir fırtına, fırtına geçiyor üzerinden ve fırtınanın dinmesini bekliyorsun. Fırtına geçince zarara bakıyorsun. Kendi gerçeğini kabul edip, önce kendini sevmeye çalışarak atlatıyorsun. Bu deneyim içimdeki gücü fark etmemi sağladı. Bunu da abartamam. Etinden et kopmuyor. Eğer benimle röportaj yapmıyor olsaydın çok farklı konuşurdum. Ama kendimi kontrol etmek zorundayım. Umarım bir akşam bir yerlerde yemek yer, uzun uzun konuşuruz Rahşancım.
RAHŞAN GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|