|
'Yeni Dünya'da aşk Pocahontas ile Smith
|
|
Ben kendi adıma yüzbaşı Smith/ Pocahontas aşkını ilk gençlik yıllarımdaki unutulmaz Peggy Lee şarkısı "Fever"de duydum: "Captain Smith and Pocahontas/ Had a very mad affair/ When her daddy tried to kill him/ She said 'daddy-o, don't you dare/ He gives me fever"... Yani kabaca "Yüzbaşı Smith ve Pocahontas/ Çılgıncasına seviştiler/ Babası adamı öldürmek isteyince/ Kadın: 'sakın buna cüret etme/ O benim bedenimi ateşliyor' dedi" diyen şarkıda...Yıllar sonra ise Walt Disney'in canlandırma başyapıtı "Pocahontas" geldi. 30 yılda yönettiği sadece dört filmle bir sinema dahisi sayılmayı başaran Terrence Malick'in dördüncü ve son filmi, bence yaptıklarının en iyisi. Bu iki buçuk saatlik film öylesine zengin ve sağlam ki, üzerine sayfalarca yazılabilir. Amerika'nın keşfinin değilse de buraya ilk ayak basanlardan olan ve 1607 yılında üç gemiyle çıkagelen bir İngiliz gurubunun öyküsü bu...Filmin açılış sahneleri nefes kesici: Yerlilerin birden sisler arasından beliren üç gemiyi keşfetmeleri ve çok değişik (tüm bildiğimiz western'lerden filan çok farklı) beden ve yüz hareketleriyle tepki göstermeleri, sinemada yapılmış en güzel sahneler arasında.
'İLKEL' KÜLTÜRE BAKIŞ Malick ilk yarıda bu uslubu sürdürüyor. Ve adına Amerikan yerlisi dediğimiz halkın adet ve gelenklerine, ilkel kültürleri ilk kez bilimsel olarak yüceltmiş ünlü antropolog-yazar Claude Levi-Strauss gözüyle ve de buna eklenmiş usta bir sinemacı bakışıyla bakıyor. Örneğin Pocahontas'ın ağabeyiyle bir tür 'geyik dansı' yaparak eğlenmesi de unutulmaz bir bölüm... Malick, ilkel kültüre sempatiyle yaklaşırken,' medeni batılı'yı da adil biçimde veriyor. İçlerinde, kaptanın (Christopher Plummer) temsil ettiği, Avrupa'daki sömürü düzeninden, arazi sahiplerinin gücüne dayalı köle sisteminden uzak, yepyeni ve eşitlikçi bir toplum kurmayı hayal edenler olduğu gibi, sırf altın ve yağma için gelen ipten-kazıktan kurtulmuşlar da var.
SİNEMANIN OZANI MALLİCK İkinci yarı, yüzbaşı Smith ve Powhatan kabilesi reisinin gözde kızı Pocahontas arasındaki aşka odaklanıyor. Tarihin çok özel bir anına sıkışmış bu nerdeyse imkansız ilişkinin yaşama şansı var mıdır? Tutku düzeyindeki aşka rağmen, Smith anavatanına dönmek zorunda kalıyor, Pocahontas ise bir başka İngiliz askeriyle evleniyor. Ama bir süre sonra, kader onları bu kez İngiltere'de buluşturacaktır. Ve Malick bu kez, yerli kızın gözüyle görülmüş 'medeni Londra' görüntüleriyle, bu kültür şokunun öbür cephesini veriyor. Pocahontas'ın şaşkınlığı da, Virginia kıyılarına ayak basan İngilizlerinkinden aşağı değildir. Malick, bu filmde sinemanın gelmiş-geçmiş en büyük ozanlarından olduğunu bize bir kez daha gösteriyor. Yalnızca Smith-Pocahontas aşkı gibi efsane katına yükselmiş bir ilişkiyi son derece yumuşak ve inandırıcı bir aşk hikayesine dönüştürerek değil... Ama, aynı zamanda şiiri ve şiirselliği filminin tüm katmanlarına yerleştirerek, adeta dokusuna sindirerek.... Böylece kan ve şiddete dayalı bir savaşın içinde, Malick kamerayı birden gökyüzüne yükseltiyor ve bize harikulade renkler içindeki bulutları veya yükseklerde yalnız uçan' kartalları gösteriyor. Yönetmen çoğu zaman klasik anlatımı kırıyor, sahneleri sanki bitmeden kesip bizi başka bir perspektife döndürüyor. Sinema genelde düzyazıdır, Malick'in elinde bu, şiire dönüşüyor. Elbette "Cennet Günleri" veya "İnce Kırmızı Hat"tı bilenler için sürpriz değil bu... Yönetmen, ayni biçimde "İnce Kırmızı Hat"taki iç monologları da bol bol kullanıyor. Yine kırık-dökük cümlelerle, şiire daha yakın deyişlerle. Amerika'nın fethi olayına ilk kez çok farklı ve kişisel biçimde bakan bu film, bence modern bir sinema başyapıtı. Mutlaka izleyin...
YENİ DÜNYA * * * * (The New World) Yönetim ve senaryo: Terrence Malick Görüntü: Emmanuel Lubezki Müzik: James Horner Oyuncular: Colin Farrell, Q'Orianka Kilcher, Christopher Plummer, Christian Bale, August Schellenberg, Wes Studi, David Thewlis New Line yapımı.
|