Bu rapor çok konuşulur
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun Şemdinli raporunda, güvenlik güçlerinin, ''itirafçı'' adı altında bazı kişileri istihbarat dışında başka işlerde de kullanılmasının yanlışlığına dikkat çekildi.
AK Parti Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış başkanlığında toplanan Komisyon, bugünkü toplantısında, Şemdinli olaylarına ilişkin alt komisyon raporu ile Malatya Çocuk Yuvası ve Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde bulunan toplu mezara ilişkin raporları ele aldı. Alınan bilgiye göre, toplantıda, Şemdinli raporunda Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Yaşar Büyükanıt'ın adının yer alıp almaması tartışıldı.
Komisyon Başkanı Elkatmış, Orgeneral Büyükanıt'ın isminin yer almadığı raporu savunarak, AK Parti Adıyaman Milletvekili, Komisyon Başkanvekili Faruk Ünsal'ın açıklamalarını doğru bulmadığını, açıklamaların incitici olduğunu söyledi.
Komisyon'un bazı AK Parti'li üyeleri, ''kamu görevlilerinin, yargıya müdahale edecek şekilde söz ve davranışlar ile açıklama yapmaktan kaçınmaları'' yönündeki ifadenin Şemdinli raporunda yer alması için önerge verdi.
'BAŞBAKAN, YARGIÇLARA 'EFENDİLER' DEMEDİ Mİ?'
CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, ''En büyük kamu görevlisi Başbakan. Başbakan 10 gün önce, türban kararını veren Danıştay'ın yargıçlarına 'efendiler' demedi mi?'' dedi.
CHP'li üyeler, daha sonra, AK Parti'li üyelere, ''Bu sizin sorununuz, kendi aranızda çözün. 'Raporda yer alsın ya da almasın' demeyiz'' diyerek, toplantı salonundan çıktı.
CHP'li üyelerin tekrar içeri girmesiyle oylanan önergeye 5 üye olumlu oy verdi, ancak karar yeter sayısı olan 7'nin altında kaldığı için kabul edilmedi.
Daha sonra yapılan oylamada, Malatya ve Kulp raporları oybirliğiyle, Şemdinli raporu ise oy çokluğuyla benimsendi.
RAPOR
Şemdinli raporunda, bölge halkının, olayları ''Astsubay Ali Kaya ve Astsubay Özcan İldeniz ile itirafçı diye anılan Veysel Ateş'in yaptığına inandığı'' kaydedildi.
Raporda, olayda suçlanan astsubaylar ile kamu görevlilerinin ise ''olayları terör örgütü PKK'nın çıkarttığını, Sefer Yılmaz'ın kitabevinin bombalanmasının, PKK ve onun milisleri arasındaki rant kavgasının bir yansıması olabileceğini'' söyledikleri ifade edildi.
Raporda, olaylara ilişkin olarak TBMM Araştırma Komisyonu kurulması nedeniyle ''İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun bu konudaki görevinin sona erdiği kanısında olunduğu'' da bildirildi.
Olayın mutlaka aydınlatılması ve çözülmesi gerektiği; Komisyon'un da olayın sonuna kadar takipçisi olacağı vurgulandı.
'KÖY BOŞALTMALAR HATA OLDU'
Raporda, şu görüşlere yer verildi:
''İster güvenlik, isterse terörist saldırılar nedeniyle olsun, köyboşaltmalar büyük bir hata olmuştur. Zira yüzbinlerce insan köylerinden bağ, bahçe ve tarlalarını bırakarak şehir merkezlerine göçetmişlerdir. Bu insanların çok büyük bir kısmının hiçbir işi ve geliriolmadığı için sıkıntı içinde yaşamlarını devam ettirmektedirler. Hattabu köy boşaltmalardan dolayı da Türkiye aleyhine AİHM'de bir çok tazminat davaları açılmış ve yüklü miktarlarda tazminatlar ödemekle karşı karşıya kalınmıştır.
Terör örgütleri ve bölücüler bu insanları istismar ederek, devlet aleyhinde yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Hükümetimiz, köye dönüş projesi ile bu vatandaşlarımızın köylerine dönmelerini teşvik etmekte ise de bu projenin daha fazla desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz.'' Raporda, koruculuk sisteminin yanlış olduğuna dikkat çekilerek, bazı köy korucularının teröristlere yardım ettiklerinin görüldüğü savunuldu.
'VALİ VE KAYMAKAMLARIN ETKİLERİ YOK'
Bölgedeki olayların sadece güvenlik sorunu olarak görülmemesi gerektiği ifade edilen raporda, sosyal, ekonomik ve kültürel politikalarla desteklenmeyen yalın güvenlik politikalarının, olayları önlemekte yetersiz kalmaya mahkum olduğu belirtildi.
Raporda, bölgede güvenlik konusunda koordinasyon eksikliği olduğu,sivil otorite ve askeri otorite ile asker ve polis koordinasyonunun yetersiz olduğu bildirildi. Vali ve kaymakamların, asker ve jandarma üzerinde etkileri ve kontrol yetkilerinin bulunmadığı iddia edilen raporda, ''Vali ve kaymakamlar, güvenlik konusunda adeta devre dışındadır. Bu durum zafiyet doğurmaktadır'' denildi.
Bölgenin, kamu görevlilerinin görevlendirilmelerinde sürgün yeri olarak görülmemesi, sınır güvenliğinin sıkı kontrol altına alınması vekaçakçılıkla etkin mücadele edilmesi gerektiği vurgulandı.
Raporda, ''Güvenlik güçlerimizin, itirafçı adı altında bazı kişileri istihbarat dışında başka işlerde de kullanması yanlıştır'' denildi.
YAŞAR BÜYÜKANIT
Taslak raporda Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'ın ismi yer alırken, nihai raporda ''bir kuvvet komutanı'' olarak değiştirildi. Taslak rapordaki, ''(Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Ali Kaya'yı tanıdığı ve suç işleyeceğini zannetmediği) yönünde basına demeç vermesi talihsizliktir. Büyükanıt, her ne kadar konuşmasının devamında, 'mezkur kişi suça karışmışsa sahip çıkmayacağını' belirtse de bu yönde basına demeç, yargıya müdahale olarak algılanabilir'' ifadesi, nihai raporda, tanık beyanlarına dayandırılarak şöyle yer aldı:
''...Ayrıca bir kuvvet komutanının, Astsubay Başçavuş Ali Kaya'yı tanıdığını söylemesi, kendisine sahip çıkıldığı ve bu olayın örtbas edileceği intibaını verdiği ve kuşkularını artırdığı inancındadırlar.''
|