|
|
Gerekli gereksiz birtakım notlar
* Uzungöl'de öğlen yemeğini Müjde Ar'la birlikte yedik. Kurufasulye pilav vardı menüde. Gerginlikten midir nedir her lokmayı üzerime döktüm. Ben durumu çaktırmamak için elimde peçete bir oramı bir buramı silerken, Müjde Ar da gülme krizi geçirmekle meşguldü. * Trabzon'da "Tophane döneri" diye bir sosyal gerçek var ki, mutlaka yolunuz düşerse bu gerçeği yakından yaşamalısınız. * Dönerken uçakta sorulan "Hanımefendi salata mı istersiniz sandviç mi?" sorusuna iyi çalışmıştım. Hostes yaklaşırken içimden "Salata, salata, salata" diye tekrarlıyordum. Hostes soruyu sorunca tabii umduğunuz gibi "Sandviç istiyorum" dedim. Pişmanım. * Şimdi fark ettim, ne kadar çok "yemek"ten bahsediyorum... * Uzungöl'e çıkarken "Kuşa bak, şelaleye bak, manzaraya bak" diye heyecanlanırken birden çok utandım. 31 yaşındayım ve buraları ilk kez görüyorum. Çok büyük kayıp. Gazeteye dönünce yazı işleri toplantı salonunda tek ayak üzerinde durup, duvara 100 kere "Uzungöl'ü daha önce görmediğim için eşeğim" yazacağım. * Trabzon'a indiğinizi, uçaktan inince daha iyi anlıyorsunuz. Herkesin cep telefonu "Oy Asiye" diye çalıyor. * Uçağın kapısında ayrılırken şu cümle dökülüyor dudaklarından: Köpek oğlumu (7 yaşındaki Alman Kurdu), insan oğlumu (Mehtap Ar'ın oğlu Yağız) ve insan kocamı (Tercümeye gerek yok sanırım) çok özledim.
|