|
|
|
|
|
|
Parisa'dan vur patlasın çal oynasın
İranlı Parisa'yı hatırladınız mı? Yatağa bağlanıp 39 yerinden bıçaklanan fotoğrafçı Gülbiz'in katil zanlısı... Cezaevindeki Sevgililer Günü kutlamasında göbek atarken görüntülediğimiz Parisa "Suçumu kabul ediyorum" diyor.
Cezaevinde yeni bir hayata hazırlanıyor
Ömrünün baharında, dilini bilmediği bir ülkede, sevgilisini 'canavarca' öldürmekten müebbet istemiyle cezaevine girdi İranlı Parisa. İşe Türkçe öğrenerek başladı ve şimdi cezaevinde hayatını yeniden kuruyor.
Paşakapısı Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'na, 14 Şubat Sevgililer Günü eğlencesini izlemek için gittiğimde tanıdım onu. Cinayetten gaspa, hırsızlıktan uyuşturucuya kadar türlü suçtan kader mahkumu 300 kadından biriydi ve fakat hepsinden farklıydı. Yaklaşık 1 yıl önce, fotoğraf sanatçısı Mehmet Gülbiz'in, İstanbul Beyoğlu'ndaki evinde vahşi bir şekilde öldürülmüş olarak bulunmasının ardından, 'Gülbiz'in sevgilisi ve katil zanlısı' olarak tanımıştık onu. İranlı'ydı, 26 yaşındaydı, güzeldi, 'merhaba' dışında tek kelime Türkçe bilmiyordu. Görünen şuydu: Sevgilisi Gülbiz'i 'Temel İçgüdü' filmine öykünen bir biçimde; yatakta ellerini, ayaklarını ve gözlerini bağlayıp, vücudunu kremaya buladıktan sonra, 39 yerinden bıçaklamış, hızını alamayıp üstüne örttüğü battaniyeye içki döküp çakmağı çakmıştı. Kameralara ürkek görüntüleri yansımış, suçunu itiraf etmiş, 'canavarca bir hisle adam öldürmek' suçundan müebbet hapis cezası istemiyle yargılanmaya başlamıştı. İranlı Parisa Ehteshamnia... 1 yıldır tutuklu olduğu cezaevindeki Sevgililer Günü eğlencesinde, kendisini müziğin ritmine kaptırarak oynayıp söylerken, sevgilisini canavarca öldürmekle suçlanan ve ömürboyu hapis cezası istenen birinden çok, arkadaşlarıyla eğlenmeye gitmiş bir genç kız gibiydi. Fotomuhabir arkadaşım Tolga Bozoğlu'nun fotoğraflarını çekmesine tepki göstermeyince, bir sonraki görüş gününde Parisa'yı ziyaret etmeye ve konuşmaya karar verdim. Paşakapısı Cezaevi'ne geçen Perşembe günü gittiğimde, Parisa mahkemeye götürülmüştü. Yaklaşık iki saat beklediğim Parisa, cezaevi aracıyla geldi. Saçları yapılmış, makyajlı ve gülümsüyordu.
HERKES BENİ KONUŞUYORDU Röportaj talebimizi duyunca, hiç düşünmeden kabul etti. Cezaevindeki zamanının çoğunu geçirdiği ahşap boyama atölyesinde konuştuk. "Olay ilk ortaya çıktığında ve ben yakalandığımda, benim için korkunç bir dönemdi. İlk hapishaneye, yani buraya geldiğimde şoka girdim. Çünkü herkes benim hakkımda konuşuyordu ve ben anlamıyordum. Ben bu adamın (Gülbiz) bu kadar ünlü olduğunu bilmiyordum, inan bana. Buraya geldiğimde herkes benim burada olduğumu, kim olduğumu biliyordu. Ve hapishanenin her köşesinde benim hakkımda konuşuluyordu. Bir ay boyunca koğuşa gelen gazetelerde ben vardım. Herkes bunu okuyarak benim hakkımda konuşuyordu. Benim için çok zor zamanlardı. Çünkü Türkçe bilmediğim için ne dediklerini anlamıyordum. İnsan anlayabilse en azından cevap verir, ama benim öyle bir şansım yoktu." Parisa, cezaevinde ilk iş olarak Türkçe kursuna başlamış ve çok kısa sürede Türkçe'yi anlayıp konuşabilecek düzeye gelmiş. Hatta röportajın ilk bölümünde Türkçe konuştu. Ama daha sonra, kendisini daha rahat ifade edebileceğini belirterek İngilizce devam etti. Yakalanışı ve cezaevine girişinin ardından basında bu kadar yer almasına hiç anlam verememiş:
NİYE YAPTIĞIMI BİLMİYORUM "Tamam ben bir yabancıyım ve bir Türk adamı öldürdüm. Ama gazetecilerin bu ilgisi beni inanılmaz korkutup strese sokuyordu her mahkemede. Her şey gazeteler ve televizyonlardaydı. Ama şimdi, yani 9 kez mahkemeye gittikten sonra, alıştım. Yine normal gelmiyor, ama ilk başlardaki kadar tedirgin de olmuyorum." Olay sırasında kendini kaybettiğini söylüyor Parisa. "Hayatımın hatasıydı" diyor ve şöyle devam ediyor: "Çok pişmanım. Bunu mahkemede de söyledim. Kendimi kaybettim. Mahkemede sadistçe birini öldürdüğüm söyleniyor. Düşünün, benim iyi bir ailem var, iyi bir eğitimim var, iyi bir işim var. İyi bir sebebim olmalı. Psikolog da bana normal olduğumu söyledi. Burada beni tanımayan mahkumlar suçumu soruyor, cinayet diyorum, şaşırıyorlar. Ailem şoka girdi. Babam bir hafta konuşmadı, 'Sen bir karıncayı bile öldüremezsin, nasıl bir insanı öldürdün' dedi. Kardeşim 'Bu bir şaka' dedi. Tek korkum ailemin beni reddetmesi. Ama şoku atlattıktan sonra bana avukat gönderdiler. Her istediğimi karşıladılar. Bu bana güç veriyor. Haftada bir telefonla konuşuyoruz. Annem bu açık görüşte gelecek. İran buraya uzak. Gelmelerini istemiyorum. Çünkü sadece 20 dakika konuşabileceğiz." Suçunu itiraf etmiş ve uzun yıllar kalacağını bildiği cezaevinde hayatını kurmaya çalışıyor. Paşakapısı Cezaevi'nde mahkumlar için verilen tüm kursların, en devamlı öğrencisi. Neredeyse "boş zamanı" yok gibi. Ahşap boyama, yemek ve Türkçe kurslarına gidiyor, spor yapıyor, kitap okuyor ve her yaptığı işi ciddiye alıyor. "Uzun süre hapis yatabilirim, bunu biliyorum ve buna hazırım. Her gece dua ediyorum. Ben bir şey yapmadım demiyorum, suçumu kabul ediyorum. Ama ben de bir insanım" diyor. Cezasını Türkiye'de çekmek istiyor, "Burada suçu hafifletici sebepler olabiliyor, af çıkabiliyor. Ama İran'da 10 yıl hapis verirlerse, 10 yıl yatarsın. Dilini bildiğim yer, aileme yakın, ama ben burayı tercih ediyorum" diyor.
Sonat Bahar
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|