| |
Diyaloga veda mı?
Bir grup meslektaşımızla birlikte dün Fener Rum Patriği Bartholomeos'la sohbet ettik... Konu malum; karikatür krizi ve onun tetiklediği olaylar... İzlenimimiz: Ortodoks dünyasının ruhani lideri, iki taraftan da başka amaçlar peşinde olanların dünyayı tehlikeli yerlere sürüklemesinden korkuyor...
1987'de Başbakan Turgut Özal'ın izniyle inşa edilen Fener Rum Patrikhanesi'nin salonuna yakınlardaki camiden yükselen öğle ezanı doluyordu. O yoğun maneviyat ortamında Patrik Bartholomeos biz bir grup gazeteciye kaygılarını anlatıyordu. İki tarafta da sayıları hızla artan fanatiklerin, hoşgörüsüzlerin, köktendincilerin, hepsi de Hazreti İbrahim'den doğmuş dinlere mensup toplumları çatışmaya çalıştıkları uyarısı yapıyordu. "Bu tehlikeyi savuşturmak için en büyük görev biz din adamları ile siz medya mensuplarına düşüyor. Biz cemaatlerimizi uyarmalıyız, siz de kamuoyunu" diyordu. Gerçekten de karikatür krizinin boyutları, düşünce ve basın özgürlüğünü savunanlar ile inanç ve peygamberlere saygı isteyenler arasında bilek bükme mücadelesi olmaktan çıktı. Dahası kontroldan da çıkmak üzere. Bir tarafta o malum karikatürleri çizenlerin başına ödül konuyor, diğer tarafta Haçlı Seferi çağrıları yapılıyor. Ve diplomatik temsilcilikler taşlanıyor, ateşe veriliyor, insanlar ölüyor, öldürülüyor. İran'da, Pakistan'da, Suriye'de, Lübnan'da, Filistin'de, son olarak Libya'da. Oysa bu öfke seline kapılanların büyük çoğunluğu karikatürleri görmediler bile. Yangının sıçradığı son yer Libya'dan örnek verelim: Bingazi'de bin kadar kişi İtalya Konsolosluğu'nu ateşe verdi, güvenlik güçleriyle çatıştı. Bilanço: 10 ölü, 55 yaralı (kimilerine göre hayatını yitirenlerin sayısı 25'i geçecek). Bir İtalyan diplomatik temsilciliğine ilk saldırıydı bu ve gerekçe olarak İtalya Reform Bakanı Roberto Calderoli'nin (dün istifa etti) o malum karikatürlerle süslenmiş tişört giyip Müslümanlar'a dil uzatması gösteriliyordu. Oysa göstericilerin Calderoli'nin tahrikinden haberleri yoktu. Gerçek kısa sürede anlaşıldı: Grup din ve peygamber lehine sloganlar attıktan sonra "Kaddafi'ye ölüm" diye bağırıyordu.
Uçurumun kıyısına gelmek
Yani karikatür krizi başka öfkelere, hesaplara, amaçlara kalkan yapılmıştı. Diğer yerlerde olduğu gibi... Kimi 11 Eylül'den sonra ABD'nin İslam dünyasına karşı düşmanca tutum sergilemesinin hıncını alıyor... Kimi Avrupa ülkelerinin Müslümanlar'ı dışlayan politikalarının... Kimi Irak işgalinin, Afganistan operasyonunun, Guantanamo'nun, Ebu Garib'in, Cenin'in... Ortadoğu'da rejimlerin olayı siyasal hesapları için fırsat, rejim karşıtlarının ise diktatörleriyle hesaplaşma için zemin görmeleri de cabası. Tüm bunların karışımından medeniyetler ittifakı, dinler diyalogu köprüsünü havaya uçuracak kadar güçlü bir kokteyl ortaya çıktı. Tehlikenin büyüklüğünü görmek için sağduyu sahiplerinin uyarılarına kulak vermek yeterli: Malezya Başbakanı Abdullah Badevi, "Batı-İslam ayrılığı derinleşiyor" diyor. Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, "Medeniyetler çatışmasına doğru gidildiğini gösteren işaretler var" diye konuşuyor. Başbakan Tayyip Erdoğan "Küresel barış ve istikrarı tehdit eden tehlikeli tırmanış" tan söz ediyor. Çare? Doğu ile Batı, Müslümanlık ile Hıristiyanlık arasında ilişkilerin yeniden tanımlanması. Badavi'nin ifadesiyle "Hegemonyanın yerini karşılıklı saygının alması." Erdoğan'ın ifadesiyle "İnsanlığın çokluk içinde birlikte yaşama idealine yönelmesi." Ayrılıkların değil, tüm inançlardaki ortak değerlerin öne çıkarılması. Patrik Bartholomeos da dün bize işte bunları tekrarladı. Ve dünyanın bir uçurumun kenarına geldiği izlenimimiz pekişti...
|