|
|
|
|
|
|
Soyunmaktan utanmadım Gerekirse yine soyunurum
* Bir analiz yapsanız; Türk sinemasında iyiye giden şeyler neler, kötüye giden şeyler neler? Yönetmenlerin yapımcı kimliğine bürünmesi çok olumlu bir gelişme bence. Yani herkes kendi yapım şirketini kurdu, bu biçimde kendi istedikleri işleri yapmaya başladılar, kendi filmlerini üretmeye başladılar. Emir almak zorunda kalmadılar, daha kişisel işler yaptılar. Bu da yeni ürünler çıkardı; Zeki Demirkubuz, Derviş Zaim gibi... Bunlar hep o yönetmenlerin cesaretiyle işe giren isimler...
* Kötüye gidiş var mı? Kötüye gidiş yok. Barıştık seyirciyle. 'Kimse sinemaya gitmiyor' diyorduk ama Amerikan filmleri iş yapıyordu. Şimdi bakıyorsunuz, o dev bütçeli filmleri bile geçiyoruz. O anlamda asla olumsuz bir şey söylemek istemiyorum, filmlerin iş yapıyor olması çok sevindirici.
* Türk sinemasında değişmeyen tek şey çıplaklık galiba! Eskiden de bir oyuncu soyunduğunda da ortalık karışırdı, şimdi de. Sizin de başınıza geldi, Müjde Ar'ın da... Ama bu sinemayla bağlantılı bir şey değil, toplumun cinselliğe bakışıyla orantılı. Bugün hala kıskançlık üzerine kadınlar öldürülüyor ve bu çok sıradan bir şey olarak yorumlanıyor. Biz hala bu kadar sahici bir şeyin filmini yapabilmiş değiliz. Töre cinayetlerinin arkasında hep bastırılmış cinsellikler var. Bunu bir sanatçının üzerinden filan görünce de iyice iştahlanıyoruz. Ben şu yaşımda, öyle bir senaryo gelse, gerçekten soyunma ihtiyacı olsa, kaldı ki artık benim vücudum sinemaya başladığım vücudum değil, yine soyunurum. Oyunculuk böyle bir şeydir...
* 'Kiraz Çiçek Açıyor' filminde çırılçıplak soyunmuştunuz. O dönem koparılan yaygarayı anlamsız bulmuş muydunuz? Orada fahişelikle geçinen bir kadını oynuyordum. O dönem şundan ötürü yaygara koparılmıştı; benim oynadığım film 'Umuda Yolculuk' yabancı film Oscar'ı almıştı. Konuşulmaya başlanmıştım. Yapımcı da bunu fırsat bilmişti. Böyle fırsatçı kafalar da vardı! Ama şunu söyleyebilirim asla utanmadım. Demek ki o an gerekiyormuş, hikayeye yardım eden bir şeymiş.
|
|
|
|
|
|
|
|
|