|
|
İşte size kaostan çıkış yolu
TÜPRAŞ'ta iptal karmaşası.
Olmaması gereken bir şey daha oldu. Bir özelleştirme sürecinde daha idari yargıdan, yürütmeyi durdurma kararı verildi. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun kararı ile Tüpraş'ın satışı soru işaretlerine büründü. Bilindiği gibi Tüpraş'ın ilk özelleştirme ihalesi de idari yargı kararı ile iptal edilmişti. O olayda özelleştirme sürecinde fiili devir gerçekleşmediği için Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının yerine getirilmesinde sorun yaşanmadı. Ancak bu kez devir sözleşmesi imzalanmış, devir bedeli hazinenin kasasına girmiş, tesis devri yapılmış olması dolayısıyla satış işlemi fiili olarak gerçekleşmiştir . Dolayısıyla bu kez sorun farklı bir mahiyete sahip hale gelmiştir. Peki bu durumda 'yürütmeyi durdurma' ne anlama geliyor? Özelleştirme İdaresi yargı kararının gereğini yerine getirebilir mi? Bu soruyu doğru yanıtlayabilmek için gerçekleştirilecek işlemlerin mahiyetini iyi analiz etmek lazım. İdarenin yargı kararlarının gereğini yerine getirme yükümlülüğü Anayasanın 138. maddesi 'Yargı ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez' hükmünü emretmektedir. Dolayısıyla, Anayasal bir hüküm olan bu yükümlülükten İdare'nin kaçınabilmesi mümkün değildir. Ne var ki, kararın gereğinin yerine getirilmesinde uygulanacak prosedürler göz önüne alındığında, sorun sanıldığı gibi kolay değil. Tam tersine karmaşık bir görüntü var. Eğer idare, yargı kararının gereğini tek taraflı idari ve icrai bir işlemle yerine getirebilecek olsaydı, sorunun cevabı basitti. İdare tek taraflı alabileceği bir işlemle idari yargı kararının gereğini yerine getirmiş olurdu. Ne var ki, bu olayın bir de özel hukuk boyutu mevcut. Söz konusu şirket özel hukuk sözleşmesi ile devredilmiş, şirketin yeni yönetim kurulu teşekkül etmiş ve şirket kamu kuruluşu hüviyetini kaybetmiş, özel tüzel kişilik haline gelmiştir . Dolayısıyla idarenin tek yanlı icrai bir işlemi ile devrettiği hisseleri geri alması mümkün değildir . Bu durumda, özel hukuk ilişkilerinin bir gereği olarak taraflar arasında anlaşma yapılarak devredilen hisseler, ikinci bir devir sözleşmesi ile geri alınabilir ki, bu ancak hisselerin şu andaki sahibinin kabul etmesi ile mümkün olabilir. Aksi takdirde idari yargı kararına dayanarak adli yargı mahkemesinde geri alma davası açabilecektir ki, bu sonuç, kendi kusurundan kaynaklanan bir sebebe dayanacağı için hem İdare'nin kazanma olasılığı düşüktür, hem de İdare'yi kusurlu taraf olarak çok büyük tazminat yükümlülüğü ile karşı karşıya bırakabilir. Bu durumda görünen o ki, İdare'ce çimento fabrikalarının iptal edilen özelleştirmelerinde uygulanan yönteme baş vurulacaktır. Bu da 'idari yargı kararının yerine getirilmesinde kamu yararı bulunmadığı' dayanağıyla bir karar alınacağı anlamına geliyor.
|