|
|
|
|
|
|
Teziç: Yücel Aşkın olayında bir ifademiz olmadı"
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde yapılan işlemler ve sonrasında 19 Mayıs Üniversitesi'ne yönelik faaliyetlerin üniversiteleri tedirgin ettiğini belirterek, ''Bu tablonun ortaya çıkmasının gerisinde, 1 yıldır veya daha uzun süredir üniversitelerin,siyasilerde, yer yer hükümet kanadında küçük görülmesi ve küçük düşürülmesi vardır'' dedi.
YÖK Genel Kurulu, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Ayazağa Yerleşkesi'ndeki Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde toplandı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Teziç,
toplantıya verilen arada basın mensuplarına açıklamalarda bulundu ve sorularını yanıtladı.
Prof. Dr. Teziç, 2006 yılının ilk toplantısını yaptıklarını anlatarak, toplantıda rektör ve dekan atamaları ile üniversitelerden bölüm ve program açılmalarına yönelik talepleri görüştüklerini, öğleden sonra da mevzuatla ilgili konuları ele alacaklarını ve birkaç da disiplin dosyasını inceleyeceklerini söyledi.
Bu toplantının olağan bir toplantı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Teziç, ''Şu anda olağanüstü bir durum yok'' dedi. Bir gazetecinin ''19 Mayıs Üniversitesi'ndeki kadrolaşma iddialarını araştırmak amacıyla kurulan TBMM Araştırma Komisyonu'nun raporunda 'YÖK desteğinden' söz edildiğini'' belirterek görüşlerini sorması üzerine Prof. Dr. Teziç, meclis araştırmasının Anayasa'nın 98.ve TBMM İç Tüzüğü'nün 105. maddelerinde öngörülen bir bilgi edinme incelemesi olduğunu belirterek, yapılan incelemede bilgi edinme ile yetinilmesinin öngörüldüğünü anlattı.
Burada izlenen usulde amacı biraz zorlayan bir uygulama görüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Teziç, Meclis Araştırma Komisyonu'nun faaliyetinin yer yer üniversiteyi de kastederek birtakım derneklerden bilgi istemek, buralarda inceleme yapmak, ilgilileri çağırıp, bilgi almakla sınırlı olması gerektiğini bildirdi.
Araştırma ile soruşturma komisyonun karıştırıldığını belirten Prof. Dr. Teziç, soruşturmanın bakanlar için yapılan bir inceleme olduğunu ve birtakım yaptırımlara yol açabilecek nitelikte olduğunu söyledi. Prof. Dr. Teziç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Oysa meclis araştırmasında bilgi edinmekle yetinilir ve hazırlanacak raporun kamuoyunu bilgilendirmeden önce TBMM Genel Kurulu'nda değerlendirilip tartışılması gerekir. Buradaki usul eksikliği, Meclis Genel Kurulu kararı beklenmeden komisyon tarafından kamuoyuna açıklanmasıdır. Kuruluşunda da isminde de bir peşin yargıyla hareket ediliyormuş izlenimi veriyor. '19 Mayıs Üniversitesi'nde keyfi yönetim, kamu kaynaklarının amaç dışı kullanımı, kadrolaşma iddialarının araştırılması' gibi sanki peşinen bir hedefe gitme amacıyla yapılan adeta denetlemeyi, soruşturmayı çağrıştıracak ifadeler kullanılıyor. Bu da kanımca isabetli olmamıştır.''
''BİLGİ EDİNMEYİ AŞIYOR''
Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı'nın rapor tamamlanmadan önce zaman zaman kamuoyuna açıklamalarda bulunduğunu ifade eden YÖK Başkanı Prof. Dr. Teziç, şunları kaydetti:
''Bu durum karşısında TBMM Başkanı'nın, daha duyarlı, hassas davranılması konusunda gerekli hatırlatmaları yapması beklenirdi.
Bilgi edinmeyi şu aşamalarda da aşıyor. Üniversiteden birtakım evraklar isteniyor. Üniversitede bir hayli kırtasiyeye boğulmuş bir bilgilendirme faaliyeti görüyoruz. Üniversitenin giderlerinde kırtasiye giderlerinin amacı başkadır, burada bilgilendirme dediğimiz zaman TIR'larla, büyük kamyonlarla birtakım bilgilerin gönderilmesi, kırtasiyeye tahsis edilen meblağı aştığını görüyoruz. Sonra ulaşım bütçesindeki payını zorlayan bir uygulama da karşımıza çıktı.
Üniversitenin bütçesinde ulaşım giderlerinin amacı başkadır, burada büyük masraflara yol açacak bir nakliye yapılması, TBMM'ye bunların gönderilmesi hem üniversitedekilerin mesaisini, hem de giderlerini zorlamıştır. Buralarda belki biraz daha duyarlı, hassas davranılmasında isabet olurdu. Bunların bütçede karşılıkları yoksa, üniversiteyi de mali açıdan zor durumda bırakacak bir sonuç ortaya çıkarabilir.''
Araştırma Komisyonu'nun tutumunun üniversitelerde bir rahatsızlık yarattığını savunan Prof. Dr. Teziç, ''Sadece bilgi edinme buysa, denetlemesi nasıl olurdu?'' şeklinde soruların ortaya çıktığını söyledi. Prof. Dr. Teziç, ''Çünkü bu tablonun ortaya çıkmasının gerisinde, 1 yıldır veya daha uzun süredir üniversitelerin, siyasilerde, yer yer hükümet kanadında, küçük görülmesi ve küçük düşürülmesi vardır. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde yapılan olaylar, işlemler ve sonrasında 19 Mayıs Üniversitesi'ne yönelik bilgi edinmeyi de aşan faaliyetler üniversiteleri tedirgin etmiştir'' dedi.
''YANSIZ DAVRANMASI GEREKİRDİ''
Bir başka soru üzerine Prof. Dr. Teziç, bu tür olayların başka üniversitelerde olmamasını temenni ettiğini söyledi. Bilgi edinmenin sınırlarının iyi tespit edilmesi gerektiğini dile getiren Teziç, konuşmasına şöyle devam etti:
''Bilgi edinme, üniversitelere zorluk çıkarma, gerginlik yaratma,güven bunalımı yaratacak tablonun oluşturulmasına kapılarını açmamalı.Zarif, ince yollarla bilgi edinilmesi lazım. Hem hukukçu, hem de üniversiteler olarak bizi yadırgatan tarafı, komisyon başkanının, kamuoyunda adeta husumetini belirten tutum ve tavır içindeki ifadeleridir. Oysa yansız davranması gerekirdi. Meclis'in yüce varlığı, onun bilim alanına siyasi eğilimlerle, endişelerle bakmasını değil, salt bilgi edinme amacıyla olmasını gerektirirdi. Bunun sınırları zorlandığı için bu rahatsızlığımızı da burada dile getirmek istiyorum.''
''SAVCILIKTAN BİR KARAR GELMEDİ''
Bir gazetecinin ''Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın'ın yargı sürecinde yaptıkları açıklamalar nedeniyle kendisi ve 77 rektör hakkında soruşturma izni istenip istenmediğine'' ilişkin sorusunu da Prof. Dr. Teziç, şöyle yanıtladı:
''Bize cumhuriyet savcılıklarından henüz bir görevsizlik kararı gelmedi. Rektörler, YÖK Başkanı dahil, onlarla ilgili bir soruşturma yapma ihtiyacı ortaya çıkarsa, savcılıklar görevsizlik kararı vererek bunu YÖK'e gönderir. Bugüne kadar cumhuriyet savcılıklarından YÖK'e veya üniversitelere gelen bir görevsizlik kararı veya talep söz konusu değildir. Böyle olunca da, benim bu konuda spekülatif bazı açıklamalar yapmamın gereği yoktur. Geldiği zaman değerlendirir, görüşümüzü ortaya koyarız.''
''Yücel Aşkın olayında yargıya müdahalelerini çağrıştıracak herhangi bir ifade ve eylemleri bulunmadığını'' ifade eden Prof. Dr. Teziç, şunları söyledi: ''Biz müdahale etmedik, bir açıklama da yapmadık. Karardan sonra bilgi edinme ihtiyacını hissettik, 'hangi gerekçeyle tutuklandığının açıklanmaması bizi endişeye sevk etmiştir' dedik. Yoksa yargının kararlarının, bunlarla ilgili eleştirilerin yapılabileceği yönünde hem yüce Yargıtay'ın, hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatları var. Bu eleştiri sınırlarının hayli geniş tutulduğunu da bu kararlarda görüyoruz. Eğer tutuklama kararı verilmeden önce biz görüş ve endişeleri dile getirseydik, belki bu yargıya müdahale olarak algılanabilirdi. Ama karar verildikten sonra artık o karar hakkında görüşlerin ortaya konulması yargıya müdahale değildir. Ama böyle bir süreç başlatılırsa, rektörler ve YÖK Başkanı için bir soruşturma süreci başlatılmak isteniyorsa, belki burada en hayırlı olacak olan yargının tekrar 'nerede müdahale var, nerede yok', bunu da içtihatla yani yaşayan hukukla belirtmesi fırsatı da ortaya çıkmış olur.''
(AA)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|