Dar alanda kısa tartışmalar
Yelkende takım ruhu eğitimine tüm dünyada gösterilen ilgi her geçen gün daha artıyor. Büyük şirketler yönetim kadrolarının bu eğitimden geçmesine özellikle dikkat ediyorlar... Çünkü bir yelken takımında başarıyı hemen her şeyin büyük bir düzen ve anlaşma içinde yürümesi sağlayabiliyor. Aynen kurumsallaşmasını tamamlamış, ciddi şirketlerde olduğu gibi. Eğer yetkin ve uyumlu bir ekip değilseniz, o teknenin başarılı olabilmesine imkan yok. İşin püf noktası işte bu son cümlede yatıyor. Yetkin ve uyumlu bir ekip... Yetkinlik "yapacağı işe hakim olacak kadar bilgili ve deneyimli" olmak demek. Uyum ise mürettebatın birbirleri ile münasebetlerinin tamamında bulunması gereken olmazsa olmaz şart. Bir başka deyişle olumlu ilişkilerin tamamı. Eğer bu uyum yoksa ne doğru ve zamanında manevra yapabilirsiniz, ne de sağlıklı bir seyir... Denizde uyum, sadece kalabalık yarış takımları için değil, iki üç kişilik ailelerden meydana gelen tekne ekipleri için de en gerekli unsur... Yelkenle dünya seyahati yapan teknelere baktığınızda bunların tamamına yakınının çiftler ya da çocukların da eklenebildiği aileler tarafından gerçekleştirildiğini görürsünüz... Oradan buradan toplanan kadrolarla yapılan uzun yelken yolculukları "ciddi organizasyonların dışında" her limanda birilerinin ekipten kopmasıyla sonuçlanırlar... Bunun çeşitli örneklerini arkadaşlarıyla birlikte "Mavi Yolculuk" yapan çeşitli kişilerden dinledim. Karada iyi dost olan, birbirleriyle iyi anlaşan insanların arasında bile dar alanda kısıtlı imkanlarla yaşanan bir ortamda, tartışmalar, kırgınlıklar hatta ciddi kavgalar yaşanabiliyor... Peki okyanus aşan bir teknede birbiri ile ters düşen hayatta beklentileri farklı kişiler arasında neler yaşanabilir? Yirmi küsur gün birbirleriyle dip dibe yaşamak ve bir yere varmak zorunda olan insanlarda yukarıda söylediğimiz "yetkinlik ve uyum" yoksa işler nereye varabilir?.. Ataköy Marina Yayınları, 1990'lı yıllarda yatçılık dünyasını çok uzun süre meşgul eden "Apollonia Olayı"nı anlatan Dehşetin Seyir Defteri adlı bir kitap çıkardı. Okyanus geçen bir yatta 2 kişinin öldürülmesiyle sonuçlanan olaylar, denizle ilgilenmeyenlerin de ilgisini çekebilecek kadar heyecanlı. Ufacık bir jestin, bir özür dilemenin bile ortalığı güllük gülistanlık hale çevirebilmesi mümkünken teknede yaşananlara şaşırmamak mümkün değil... İşin en vurucu yanı da kitapta anlatılanların hepsinin yaşanmış, bire bir gerçek olaylar olması. Usta denizci Ali San'ın tercüme ettiği kitabı kısa bir sürede bitirdim. Tabii arada sıkça durup "Ben olsam ne yapardım" diye düşünmeden edemedim. Galiba benzer hataları hepimiz yapıyoruz... Özellikle denize çıkan insanların okumalarını tavsiye ederim. Dehşetin Seyir Defteri dar alanda yapılan kısa tartışmaların bile ne kadar dehşet verici olaylara dönüşebildiğini görmek açısından ibret verici...
|