Gelişime ayak uydurmak
Her şeye, tüm engellere, bilinçli bilinçsiz atılan çelmelere rağmen Türkiye yüzde 5'in üzerinde büyüyor. Şahsen ülke genelinde bu büyümenin aynı hızla devam edeceğine inanıyorum. Ama yatçılık ve marinacılık sektöründe aynı tempoya ayak uydurmamız biraz zor gibi görünüyor. Bu sektörlerde neden büyüyemeyeceğimizin hesabı basit. Türkiye'nin yatçılık sektöründe bu büyümeyi gerçekleştirebilmesi için her yıl iyi nitelikli bağlama kapasitesini de en az yüzde beş artırması gerekli. Peki bugün böyle bir hazırlık var mı? Yok. Bunu ileride yapabileceğimizi gösteren bir ışık var mı? O da yok... Şu anda önümüzdeki tek somut marina yatırımı, Didim Yat Limanı. Bu marinanın yeni bir erteleme olmazsa önümüzdeki günlerde temeli atılacak. Ancak bu hale gelmesi için on yıldır mücadele veriliyor. Şaka gibi. Yarın başlasa bu inşaatın bitmesi en az 2-3 yıl alacak. Her yıl yüzde 5'ten hesaplarsak üç yıl sonra kapasite eksikliği yüzde 15 olacak. Bu tesis kayıp yüzde 15'i karşılayabilecek mi? Hayır. Haydi Didim Marinası bitti diyelim onu takiben açılacak başka marina var mı? Olabilir. Kulağımıza çalınan ama resmen doğrulanmamış "Biri İstanbul diğeri Göcek"te alınmış iki ihalenin dışında son anda bir engelle karşılaşılmazsa Ataköy Marina'ya 250 yat kapasiteli bir yeni bölüm eklenecek. Mega yatların ülkemize yönelmesine büyük katkısı olacağına inandığım 250 yatlık bu yeni marina ülkemizin genel ihtiyacını karşılayacak mı? Onun cevabı da hayır... Ayrıca İstanbul'a yapılacak bu marinanın güney bölgesine ne kadar ilaç olabileceği de tartışılır. İşin özeti marinacılıkta ve ona bağlı olarak yatçılıkta ülkenin büyümesine ayak uyduramayacağız ve büyük artış gösteren amatör denizci sayımıza cevap veremeyeceğiz. Baştan söyleyelim bunun nedeni denizcimiz veya yatırımcımız değil. Tek engel sadece ve sadece bürokrasi, bürokratik ve ekonomik engeller... Marinacılık, yatırımın çok uzun vadede geri döndüğü bir sektör. Bu göz önüne alınıp teşviklerin, vergilerin ve kiralama sürelerinin çok akıllıca düzenlenmesi, esneklikler sağlanması gerekiyor. İnsanlar için bu iş cazip hale gelmeli ki, yatırımcılar bu alana yönelsinler. Geçtiğimiz hafta İstanbul'da uluslararası A1JLT firmasının Türkiye temsilciliğinin resmen hizmete girmesi ile ilgili önemli bir toplantı yapıldı. Bu şirket ağırlıklı olarak mega yatlara hizmet veriyor. Şirketin Türkiye'ye gelmesinin faydaları sayılamayacak kadar fazla. İstanbul'da yapılan toplantıda firmanın diğer ülkelerden gelen temsilcileriyle tek tek konuştum. Hepsi ülkemizden müthiş etkilenmişlerdi ve Türkiye'den rakip olarak çok çekindiklerini açıkça söylüyorlardı. Hırvatistanlı bir hanım, "İstanbul'a gelmeden önce internetten araştırma yaptım. 'Nüfusu 11 ila 15 milyon olarak tahmin ediliyor' diye yazıyordu. Dehşete düştüm. Çünkü aradaki fark benim ülkemin nüfusu kadardı... Ülkenizin kapasitesi ürkütücü boyutlarda. Denizleriniz mükemmel, teknolojiniz yüksek, ortam büyüleyici... Akıllı bir politikayla Akdeniz'deki mega yat ağırlığı bu ülkeye kayabilir" diyordu. Ekonomik olarak rakip olduğumuz insanlar bize böyle bakarlarken, biz ne yapıyoruz? Gördüğünüz gibi hemen hiçbir şey yapmıyoruz... Peki bu aymazlığa kim dur diyecek? Sorum ülkemizde bu işleri yöneten insanlarımıza; Bir mega yatla ülkemize gelen işadamı ne kadar tanıtımımızı yapar, standart bir turist ne kadar, hiç düşündünüz mü?.. Lüks otellere "her şey dahil" gelen turist ülkemize kaç para bırakır. Mega yatla gelen kaç para bırakır hiç hesabını yaptınız mı? Önce bu işlerin ayrımını yapalım, sonra adımlarımızı buna göre atalım. Çünkü bugün atılacak doğru veya yanlış adımlar bizim değil, doğrudan doğruya torunlarımızın yaşamını etkileyecek!..
|