Alain Delon'a ne dedim de güldürdüm?
Müthiş bir sondu! Masum bir gencin, giyotine giderken hayata son bakışı filmin son karesinde perdede donup kalıyordu. O son bakışı hiç unutmadım. Çünkü: Hayatımın en son filmi o oldu. Bir daha sinemaya gitmedim. Aradan 30 yıl geçti. Hala gitmiyorum. Beni büyüleyen bir çift gözden ve o bakıştan kurtulamıyorum. Çünkü yaşama son bakışlar hala rüyalarımda! Kim mi o bakışların sahibi... Gençliğimin ilahı Alain Delon. O ne kadar inanılmaz yakışıklıysa, Brigitte Bardot da o kadar güzeldi. Biz 68 gençliğinin iki ilahıydı onlar. Çok değil birkaç yıl önce. Avrupa'nın başkentlerinden birinde. Nehir kenarındaki bir otelde kahvaltı yaparken karşımda onu görünce büyülendim. Tek kelime edemedim. Sadece "Bonjour" dedim. Çünkü karşımda oturan yani aynı masada kahvaltı ettiğim kişi Alain Delon'du. Kahvaltı bitti, yanına gittim. Neredeyse 30 yıldır konuşamadığım Fransızcamla kendimi tanıttım. Dedim ki; "Ben sıkı bir Alain Delon hayranıyım..." O bu sözü o kadar çok duymuş ki gülümsedi. "Ama" dedim, "aramızda bir benzerlik var." Yine gülümsedi. Bu kez ben ciddileşerek; "İskenderun Lisesi'nde bana Alain Delon Kazım derlerdi" dedim. Sonra da tüm karizmamı kullanarak, "Birçok kız bana bu yüzden aşık olurdu?" Böyle dedim ya.. Ellerim saçıma gitti, saç yok. Ben şoktayken bir büyük şok da Alain Delon'dan geldi; "Sen hiç aynaya baktın mı?" Müthiş bir kahkaha... O gülüyor ya masadakiler yerde! Ben hiç kızmadım. Sadece şunu dedim: "Sen de hiç aynaya baktın mı?" Alain Delon durakladığı anda bu kez, son darbeyi ben vurdum; "İkimiz de yaşlandık... Şimdi genç kızlar bana 'amca' diyor! Ama seni genç kızlar artık tanımıyor bile!" (70 yaşına gelmiş birine bu denir mi, derseniz dedim işte!..) Ben kendimi kaptırmış konuşurken bizim Doğan Çil de fotoğraflarımızı çekti. Karşılıklı bir kahve içtik, Mösyö Delon'la adreslerimizi verdik. Bir de o bana özel fotoğrafını imzalayıp verdi. Sonrasındaki vedalaşmada doğru tuvalete gittim. Bir boy aynasında kendimi süzdüm. Aynada gördüğüm o yüzde Alain Delon'dan bir tek iz yoktu. Söylendim... "Yıllar" dedim, "benden aldıklarınızı geri verin." Aynaya bakıp, olmayan saçlarımı düzeltirken Doğan Çil, "Şu Fransızca nereden çıktı" dedi. "Nereden mi?" dedim. Sonra da gülerek; "Neredeyse 30 yıldır konuşmuyordum. Unuttum sanıyordum, ama konuştum işte" dedim.
OTO-STOP'LA PARİS Sonra hayatımdan bir kısa kesiti anlattım: Okulun en kötü Fransızca konuşan öğrencisi bendim. Baktım olmuyor. Sırt çantamı aldım, oto-stopla Paris'e gittim. Hem Avrupa'yı gezdim hem de Fransızca öğrendim. Dönüşte hocamı bile şaşırtan Fransızca'yı üstelik bir Parisli gibi... Baktım ki bizim Doğan şaşkın şaşkın bakıyor. "O ayrı bir hikaye yavrum" dedim, "Paris'te 68 gençliğini damardan yaşayan eski bir komünistle şu an berabersin." Doğan Çil korktu. "Korkma" dedim, "o komünist şimdi bir kapitalist!" Mesaj 1- Efendim şu günlerde kahveye gitmiyorum. Çünkü sigara dumanı sinirlerimi bozuyor. Bizim Deryaloş havalandırma tesisatı yaptırıyor. Mesaj 2- Oğlum Mesut'un oğlu Cash'ı (Kendisi benim için sadece bir ittir) korumacı aileye evlatlık verecekti. Veremedi. Bir köpek ile oğlumun aşkı sinirlerimi bozuyor. (Bu konuda kızım Esra taş yürekli!)
|