|
|
|
|
|
|
İnsanlar ve hayvanlar
Çocuktum!.. Arka cebimde sapanımla gezerdim. Canım kuş eti mi yemek istiyor!.. O zaman dut ağacının altında bekler karnını doyurmaya gelen kuşları sapanımla vururdum. Çocuk... Sapan ve ölüm! Şu an düşüncesi bile korkunç! Büyüklerim bana şunu öğretmişti: Sapanınla vurduğun kuşun kafasını kopar. Mundar ölürse haramdır, yiyemezsin. Ben her vurduğum kuşun kafasını hemen koparırdım. Mundar ölmesi umurumda değildi. Umurumda olan fazla acı çekmeden ölmesiydi. Bu benim o çocuk halimle vicdan rahatlatmasıydı. Benim gibi hayvanları çok seven biri nasıl olurda elinde sapanla canavarlaşırdı. Bir gün!.. Bir kuş vardım... Ama ağacın dalları arasında öylece kala kaldı. Yere düşmedi. Ağaca tırmandım, gördüğüm manzara içimi karartı. Vurduğum kuş iki minik yavrusuna yiyecek getiren bir anneydi. Bir yanda yuvasının yanında sapanla vurulmuş bir anne. Öbür yanda ağızları açık iki yavru... Öteki yanda ise elinde sapan avını kovalayan bir çocuk! O gün hayatın bir başka yönünü öğrendim. O günden sonra bir daha elime sapan almadım.. Bir daha kuş vurmadım.
*** Bir Kurban Bayramı öncesiydi. Babam bir kuzu ile eve geldi. Sanki ailemize katılan bir kardeş gibi kuzu ile günlerimiz geçti... Kız kardeşim Meserret eline sürdüğü kınalarla kuzunun ayaklarına da sürüp sürüştürdü. Bizim kuzu oldu kınalı kuzu. Bir yere gitsek kuzu da peşimizde. Dışarıda üşür diye odaya bile aldık. Neredeyse yatağa birlikte gireceğiz.. Hiç düşünmediğimizi o Kurban Bayramı geldi. Sabah babam hoca efendi ile dualar okumaya başladığında bütün kardeşler etrafına dizilmiştik. En küçüğümüz kız kardeşim gülüp eğleniyordu. Kınalı yere yatırıldı. Ayakları bağlandı... Sonra da o Tanrı'ya adak olarak sunuldu.
*** O gün üzüntüsünden günlerce ağlayan kız kardeşimi teselli etmek mümkün değildi. Ben ise... Kardeşini yitirmiş biri gibiydim. Annem, babama söyleniyordu: Çocukların gözleri önünde niye kıydın o kuzuya! Babam bir şey söyleyecek olsa annem sesini yükseltiyordu... Onlar çocuk... Çocuk ne anlar kurbandan, bayramdan... Evet bir şey anlamadık ama bir şeyi çok iyi anladık: Kınalı kuzunun etini bir lokma bile yemedik. O günden sonra evimize ne zaman bir kurban eti gelse o kınalı kuzu aklıma gelir. O eti yiyemem! O nedenle her Kurban Bayramı'nda büyüklerimin ellerinden öperken küçükler için ricada bulunurum: Küçüklerin o sevgi dolu dünyasını ne olur kurban etmeyin!
*** Bilmem biliyor musunuz? Elbette bilirsiniz canım... Bahar geldi mi Afrika üzerinden havalanan kuşlar Çukurova'dan geçerek neredeyse Karadeniz'e uzanan bir yolculuğa çıkarlar. Resmi kayıtlar bunu 5 milyon kuş olarak açıklıyor. İşte o kuşlar yaz tatilinde evlenirler, çocukları olur ve sonbahar olunca tekrar Afrika'ya dönüş yoluna başlarlar. Resmi kayıtlar bunun 10- 15 milyon olduğunu söylüyor. Giderken bekar olan kuşlar dönüş yolun da bir aile olurlar. Anne ve babalar çocukları ile dönerler. (Eyvah!.. Kuş gribi diye katliam başlar mı?) Gülüyor musunuz! Hayır gülmeyin... İşte o dönüş yolu var ya... O kuşlar beslenmişler (Biz insanlar yağlanmışlar diyoruz. İnanılmaz leziz olmuş diyoruz ya...) biz insanlar için tam bir av olmuştur. Dönüş yolu demek yorgunluk demek... İşte o yorgunluk anlarında konaklama yerlerinde kuş katliamları olur. Kimi sapanla... Kimi tüfekle... Kimi insan ise kendi yaptığı kuşun (yani uçağa) motoruna kuşlar girmesin diye elde tüfek dolaşırlar. Her uçan kuşu vururlar. İnsanların canavarlaştığı anlardır... Hadi size bir soru! Avcılık cinayet diyoruz ya! Hani şu pompalı tüfeklerle bir hayvana sıfır şans veriyoruz ya... Diyorum ki eski usul ağızdan doldurmalı tüfekle avcılara izin verilse olmaz mı? Hiç olmazsa hayvana da bir şans verilmiş olmaz mı? Size bir sır daha vereyim. Sanki balıkları hayvan kabul etmiyormuş gibiyiz. Bu yaz o kadar çok balık oldu ki yiyeceğimiz kadar tutmak yerine tutabildiğimiz kadarını tuttuk. Katliam yaptık. Bugün yavru olan (Sarı kanatları) o kadar öldürdük ki. Oysa bu sarı kanatlar büyüyünce lüfer olacaklar. Bakın balıklar bizden gelecek yaz nasıl intikam alacaklar. Hadi söyleyeyim: Gelecek yaz lüfer çok az olacak. Çünkü: biz insanlar onları çocukken öldürdük. Büyümelerine izin vermedik!
*** Diyoruz ki kuş gribi var! Öyleyse her kuş öldürülmeli... Kazlar, ördekler, tavuklar... Kanatları olan, uçabilen tüm hayvanları yok ediyoruz! Bu kez beslenmek için değil yaşamak için! Diyorum ki en tehlikeli canlı insan! En masum olanı ise hayvan! MESAJ; Kurban Bayramınızı içtenlikle tebrik ediyorum. Kurbanlarını kesip onları yaşlılar evinde yaşlı insanlara yesinler diyen veren biz insanlara sesleniyorum: Kırmızı et kolesterol demektir. Yaşlı insanlar için bu da ölüm demektir. Ben hatırlatayım da. (Efendim!.. O kurbanları çocuklar yer mi bilemem. Ben kurbanlarda et yemem!..)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|