Bayram yapıyormuş gibi
Bugün eğer kar yağmışsa çocuklar bayramı daha bir sevinçli karşılarken özellikle büyük kentlerde yetişkinler biraz ' karalar bağlama' durumunda... Kurbanlıklarını bir yerlere bağışlayarak kesim ve dağıtım mesaisinden kurtulanlar da ziyaretlerini bu sert ve soğuk havada koşturarak bitirmeye çalışacaklar. Büyüklerden birilerine gidip de bazılarına yetiştirememe telaşı, insanlara azap yaşatırken bayramın formalite boyutunu yoğunlaştıracak. Böylece belki de her on ziyaretten beşi ' yasak savma' dürtüsüyle gerçekleşecek. Sevinmek ve sevindirmek için bayağı zahmet çekilecek. Kabahat çağda değil elbette; başta İstanbul olmak üzere şehirlerimizi birer insan ambarı haline getiren devletsizliğin bedeli bu. Devletsizlik, siyasi çarkı devlet yapan kurumların eksikliği değil, toplumun hastalıklı hali. Şehirlerimiz marazi büyüklüklerle insan ambarı haline gelirken milyarlarca haksızlık ve kanunsuzluğun birikimi sayesinde, ilerlediğimizi zannederek birtakım dünyalıklar kazanırken, kendi kendimizi günlük hayatın işkenceye dönüştüğü ortamlara mahkum kıldık. Buralarda ancak 'bayram yapıyor gibi' görünebiliriz, o kadar. Şehir artık muzır bir bağımlılık; canımıza kast edeceğini bile bile yakalandığımız sigara veya uyuşturucu alışkanlığı gibi. Lakin vaziyetin tatsızlığını derinlemesine görebilenler, yine de yaşama sevinçlerini koruyabilirler. Sözgelimi hakiki bir sufi daima ' dem bu demdir, Allah var, gam yok' dediği için gününü ve önünü karartmaz. Bir de mizah adamlarının hakikileri yaşama sevinçlerini yitirmez. Onlar meslek gereği değil de mizaç gereği şen olanlardır. Yüreklerindeki sevgi, mizah olarak şakrak bir parıltı ile gözlerine yansır. Eğlendirmek değil, eğlenmek derdindedirler. Soğuk ciddiyetten kaçarlar, kolayca mutlu olurlar. Meslekten mizahçının ise gözleri hırsla parlar. Elbette yetenekli oldukları için komik unsuru bulmakta zorlanmazlar. Fakat eğlenmekten çok eğlendirmeye yoğunlaşmışlardır. Bunlar soğut ciddiyeti zor aşarlar, kolayca mutsuz olurlar. Oysa dünyamız bize her zaman yeterli miktarda eğlencelik malzeme sunar. Meğer ki akıl, ruh ve beden sağlığımız yerinde olsun. Nitekim bugün mesela Şaron'un düzeldiğini öğrenebilir ve Ortadoğu barışı için eski ' Beyrut Kasabı'nın şimdi aranır hale gelmesindeki ilahi dalganın üzerinde kayak yapabilirsiniz! Ya da İsrail'in elindeki atom bombasının zararsız, İran'ınkinin tehlikeli olduğunu söyleyen bazı meslektaşlarımızın bu çok özel muhabbet ve nefret sisteminde epeyce eğlencelik bir boyut bulabilirsiniz. Belki de futbol sandığına bakar, ana yargının zamanlamasındaki kerametle birlikte ortaya çıkan fırdöndüden neşe malzemesi çıkarırsınız. Daha ciddi bir dalga ararsanız, Türkiye'deki ABD'de ortaya çıkan yüksek yolsuzluğun yaygınlığına dikkat kesilirsiniz. Neredeyse her iki siyasetçiden birinin rüşvet aldığını görerek ' bizden beteri de var' diye avunabilirsiniz. Sahi bizden beteri var mı? Batı basınından bir iki örnek değerlendirme ile karar vermeye çalışalım: Yolsuzluk iddiaları yüzünden dört ay önce geçici olarak görevinden ayrılan Cumhuriyetçi Parti'nin Temsilciler Meclisi'ndeki grup lideri Tom Delay için Independent şöyle diyor: - Gözden düşen süper lobici Jack Abramoff'un karıştığı yolsuzluklar hakkında savcılara bilgi vermeyi kabul etmesinin ardından Delay'in durumu taşınamaz hale geldi. Guardian yazarı Gary Young ise CNN televizyonu ile USA TODAY gazetesinin yaptığı araştırmaya dikkat çekiyor: - Halkın üçte ikisi milli bir sağlık sistemi isterken altı Amerikalı'dan birisinin sağlık sigortası olmamasının sebebi, kurumsal lobi sorumluları... Halkın yüzde 86'sı yüklü bir artışı savunurken son 9 yılda asgari ücretin yerinde saymasının sebebi de onlar. Bu insanlar kar adına demokrasiyi beş paralık ediyor, zaten sağlıklı olmayan siyaseti kanser gibi sarıyorlar. Tamam, bize düşmanlık edenlerin başı belaya girdi diye sevinmeyelim ama sermayenin yolsuzluk maşasıyla demokrasiyi nasıl soysuzlaştırdığını görerek ' yükseltilen değer' maskaralığıyla eğlenebiliriz.
|