Cennet de bizim cehennem de!
Dipsiz Kuyu dün, "Manyas Kuş Cenneti de Doğu Anadolu Kuş Cehennemi de ortak kaderimizdir oysa" diye bitivermiş. Yazıyı yazarken bazen düşünceden, akıldan süzülür kavramlar; bazen sözcükler kalpten dökülüverir. "Ortak kaderimiz" in ne olduğu da maalesef daha iyi anlaşılacak: "Ortak kaderimiz", Van Üniversitesi'nde ölen ve yatan çocuklardan Dicle Üniversitesi'nde müşahede altına alınanlara... Karadeniz'den İstanbul'a... Yoksulluğun ve hastalığın Türk ve Kürt çocuklarına kadar hepimizin kaderi. "Üst kimlik"te, birbirinin doğasından, havasından, hayvanından hastalık kapan ve "yurdun dört bir yanı" nı virüslerle örebilen "Biz" diye bir özne var. "Üst kimlik"te, aynı zamanda, ölen her bir çocuk için, titreyen her bir hasta için, yoksulluğun veya cehaletin her bir sadmesi, darbesi için içi acıyan bir "Biz" de vardır mutlaka. Vardır, değil mi?
"Ortak kaderimiz"in ne olduğu daha iyi anlaşılacak maalesef. "Ortak kaderimiz"de kişisel yırtmışlıklarımız, zevklerimiz, güvencelerimiz, korunaklarımız, barınaklarımız, makamlarımız, statülerimiz, ihtiraslarımız nedir... 70 küsur milyon bir halkın milyonlarca yoksulunun, eğitimsizinin, çaresizinin yeri ve çaresi nedir; belki anlaşılması için daha görünür olacak, belki aklımız ve kalplerimiz kavrama çabasına daha gönüllü yazılacak. "Virüs", bilirsiniz, tabii ki sağlıksız, sefalet içindeki ortamlar ile en dirençsiz bedenleri yakalasa da hemencecik... Bilirsiniz, bir çizgiden sonra, ayrım yapmaz. "Güvercinin kakası" artık "talih kuşu pisliği" olarak insanın omzuna ve başına şans saçmaktan istifa etmiştir; bir salgın ihtimalini her köşeye ve her "kimlik"ten, her sınıftan, her tahsilden insanın damına ve başına kondurmak üzere uçuşmaktadır. Yoksulun açlık sigortası, yumurta atölyesi diye gördüğü eciş bücüş kümesinden mi korkacaksınız... yoksa en sosyetik kasapta dahi çiğ tavukları dolaşıp her şeye konan ellerden mi? Tavukluktan bezdirilmiş, sıkıştırılarak eti de yumurtası da "verim" adına tatsızlaştırılmış kanatlıları uçurmayan "entegre tesisler" e karşı "mis gibi köy yumurtası" da yoksulun kafadan hükmen yenilgisi gibi nakavttır belki... Lakin, adı üstünde "kuş gribi"dir ve konar, göçer, nice engeli deler geçer.
O yüzden, "ortak kaderimiz" aslında kendimizdir ve en çok "devletimiz"dir. Okuluyla, kaymakamıyla, jandarmasıyla, karayolcusuyla, polisiyle, dozercisiyle, kar küreyeniyle, ebesiyle, sağlık memuruyla, en ücra köşedeki doktoruyla yine de bu ülkedeki en örgütlü "varlık"tır. Bakmayın soyulduğuna, oyulduğuna, istismara, sopasına, eziyetine, bürokrasisine, şuna buna. Yine de, 70 milyonluk koskoca bir coğrafyada, "ortak kaderimiz" adına elimizdeki tek örgütlü imkandır. Anlatmak, mücadele etmek, hastayı kucağında taşımak, bir yere yetiştirmek, elini tutmak, karnını doyurmak, ilacını bulmak, pisliği temizlemek, kuşu kovalamak için, kim olduğunu sormadan yara sarabilmek, cüzdanına bakmadan derman sunabilmek için elimizdeki tek kadim kurumdur. Ve size yıllardır "liberalizm" adına, "devletin küçültülmesi" için anlatılan hikayelerden sonra, eğitim ve sağlıkta da yaya kalmış, patinaj yapan bir "kamu" varsa, "halk olarak" ve "ortak kaderimiz" namına bu hıyarlığa lanet okuma zamanıdır! Ne ki bayram... İster dualarınızla, ister vicdanınızla, ister aklınızla... "Ortak kaderimiz" için iyilikler isteme zamanıdır!
|