Yılbaşı ve bayramlar, iş ve iletişim dünyasında sıradanlıkla özellik yaratmanın yarışı halinde geçer. Örneğin eposta ortamında ya da SMS ile gönderilen tebrik mesajlarının tamamı birer vasatlık simgesidir. Sanki biz değil de Microsoft ya da GSM şirketleri bizim vasıtamızla insanların yeni yıllarını kutlar. 'All users' (tüm kullanıcılara) yollanan 'undisclosed recipients' (toplu gönderim) notu ile gelen mesajlar, hiç bakılmadan doğru çöpe... Bana gelen etebrikler Allah'tan her geçen bayramda ve yılbaşında giderek azalıyor. Kaş yaparken göz çıkarmak istemeyenler, ne kadar sinir olduğumu bildikleri için bu yolu seçmezler. Dünyadaki tüm ölçümlemeler insanların ilişki biçimlerinde tercihlerini şu sıralamayla yaptıklarını göstermekte: 1. Yüz yüze görüşme; 2. Telefonla görüşme; 3. Islak imzalı yazışma; 4. Altı imzalı faks; 5. eposta, SMS vs... Şu sıra çok moda. İnsanlara "Nasılsınız?" diye sorun. Alınan yanıt standarttır neredeyse: "Çok yoğunum!" Bizler gibi, 'vasat' insanların tebriklerini ilk üç sıradaki tercihleri kullanarak yapmaları daha kolaydır. Fakat binlerce insanla temas halinde olan bazı 'yoğunlara' ne demeli? Bu yılbaşı ve bayram vesilesiyle aldığım tebriklerde de durum değişmedi. Yine çok meşgul olduğu bilinen işadamı ve üst düzey yöneticilerden telefon ve şahsa özel el yazısı ile yazılmış notlar aldım. Bu 'yoğun' kesime en tipik örnek AhmetZorlu'dur, Ali ve MustafaKoç'tur, ya da Faruk ve BülentEczacıbaşı'dır. Kesinlikle onlar kadar 'yoğun' olmayanlar ise kopyala - yapıştır elektronik kart ve SMS'lerle işi geçiştirirler... 'Yoğunların' tanıdıklarının sayısı belki 1000'leri aşar. Nasıl zaman bulurlar da insana kendini 'özel' hissettirmeyi başarırlar, anlaşılır gibi değildir. Bir de bu işadamı ve üst düzey yöneticiler 'ünvan'la, 'görev'le konuşmazlar; 'insanla' konuşurlar. Ya da en azından bu algılamayı yaratmayı başarırlar. Yeni yılda ve bayramlarda kendinize ve sevdiklerinize 'adam' gibi zaman ayırıp emek vermeniz, 'yoğunluk' yaşamamanız dileğiyle...