Doluca Şarapları'nın patroniçesi Kutman, 2005'te tüketilen şarabın üçte ikisinin kayıtdışı olduğunu belirterek, "Devlet vergiyi yüzde 129 artırınca, kayıtdışına davet ediyor. Ama biz yolumuza devam edeceğiz" diyor.
Türkiye'de en çok şarabın, aralık ayının son iki haftasında tüketildiğini biliyor muydunuz? Doluca Şarapları'nın işbaşındaki üçüncü kuşak yöneticilerinden Sibel Kutman'dan öğreniyorum ki, Doluca'nın yılın son ayının son iki haftasında yaptığı satışlar, iki aylık satışlarına bedel. Amerika'da modern dans, ardından pazarlama okuyup, aslında başka hayallere yelken açan Sibel Kutman, sonunda hiçbir zorlama olmadan, 1926 yılında dedesi tarafından kurulan Doluca'ya ve şaraba geri dönmüş. Ama tabi bu dönüşten önce tıpkı dedesi, babası ve ağabeyi gibi o da şarap konusunda eğitim almayı ihmal etmemiş. Kaliforniya'da aldığı şarap eğitiminin ardından Doluca Şarapları'nın pazarlamasından sorumlu olarak çalışmaya başlamış. Sibel Kutman'la yeni yılın ilk Misafir Odası söyleşisinde sektörün yaşadığı sorunları ve şarabı konuştuk.
* Şarap üretimi ve tüketimi son yıllarda çok değişti. Bunu en iyi siz gözlemliyor olabilirsiniz... Dünyayla kıyasladığımız zaman daha kat edecek yolumuz var. Kendi içimizde baktığımız zaman ise, özellikle son beş yılda ciddi bir gelişme söz konusu. 2005'i bunun dışında tutarsam rakamsal olarak çok değişti. Her yıl yüzde 15-20 büyüyen bir pazardı. Biz de bu yüzden çok iyimser bakıyorduk geleceğe. Sadece rakamsal olarak da değil, şarap kültürünün gelişmesi de çok önemli. Seçicilik artmaya başladı tüketicide. Bütün Türkiye için konuşmak için çok erken ama en azından belli bir oranda tüketen kesimde, marka bilinci, üzüm bilinci, şarapta dikkat edilmesi gereken rekolteydi, yıldı, özellikti, fıçı severim, genç severim, yaşlı severim gibi, yani biraz daha kriter bazlı değişim oldu. Düşünün bundan on yıl önce şarap sadece kırmızı ve beyazdı. Garsona, bir kadeh kırmızı sipariş edilirdi. Şimdi 'Ben Öküzgözü içerim, Cabernet içerim, Narince içerim. Şu markayı tercih ederim. Yabancı ülkelerden şu ülkeyi severim' gibi bir noktaya gidiyoruz. Hala da gelişme devam ediyor. Her ne kadar aleyhimizde bu kadar ahval ve şerait olsa da. Ben Türkiye'de şarapçılığın geri dönülmez bir yola girdiğine inanıyorum.
MUAZZAM BÜYÜME AMA * Aleyhimizde bu kadar ahval ve şerait olmasına rağmen diyorsunuz. Şaraba gelen vergileri kastediyorsunuz herhalde... 2005'te şarapta büyüme sırf bu yüzden durdu mu? 2005'te büyüme kimi segmentlerde tamamen durdu. Daha doğrusu şöyle. Muazzam bir büyüme var ama o kayıtdışında. 1 Şubat 2005 vergileri itibariyle Bakan Şener'in açıklamalarından da teyit edildiği şekliyle, 2005'te Türkiye'de yaklaşık 90 milyon litre şarap üretilip, tüketildi. Bunun da 60 milyon litresi kayıtdışı. Geri kalan 30 milyon litreyi de üç-beş tane firma üretiyor.
* Öyleyse, devlet daha çok vergi koyarak bu sektörden daha çok vergi almayı başaramamış oluyor... Kayıtdışı Türkiye'de oldum olası var. Şarapta her zaman için vergi yüksekti ve kayıtdışını cazip hale getiren bir ortam vardı. Ama birden vergi oranını siz yüzde 129 artırdığınız zaman tabii sanki 'buyrun kayıtdışı yapın' diyormuş gibi oluyorsunuz. Dolayısıyla eskiden belki sadece yüzde 25'i kayıtdışıydı. Şu anda üçte ikisi kayıtdışı durumuna geldi.
* Vergilerdeki son durumu hatırlatır mısınız? Şu anda şöyle; ÖTV'nin oranı yüzde 63.3. Yani satın aldığınız her şişe şarabın yüzde 63'ü vergiye gidiyor. Ama bir de maktu vergi var. Maliyeti ne olursa olsun, minimumda litre başına 3.2 YTL alıyor devlet. Bu haksız. Bugün daha çok tüketilen ve raf fiyatı 11-12 YTL ve altı segmentebu çok etki etti. Çünkü daha baştan 3 YTL'si vergi oldu. Tüketici nisan ayında yüzde 30-40 zamla karşılaştı. Bu bizim cebimize giren para değildi. Dolayısıyla da kayıtdışı çok arttı. Bizim o segmentteki satışlarımız durdu, küçülen oldu. Tabii ki belli bir kalitenin üzerindeki segment çok fazla etkilenmedi, zaten bu şaraplar krizden de etkilenmiyor.
* Kayıtdışının artırdığını söylediğiniz bu vergilerle ilgili Ankara'yla görüşmeler yaptınız herhalde? Şarap Üreticileri Derneği kanalıyla tabii ki yaptık. Bu vergi sadece şaraba değil, aslında bütün alkollü içkilere konan bir vergiydi. Açık olan kapılardan ve kanallardan girdik, derdimizi anlattık. Ama bu karar verilirken de bize danışılmadığı gibi şu anda bir iyileştirme, vergilerin düşürüleceği ya da geri alınacağı gibi bir duyum almış değiliz.
* Şaraba yatırımlar sırf bu yüzden sekteye uğradı mı? Tüm bunlar yatırım kararlarınızı doğrudan etkiliyor. Yatırımları iki üç kez düşündürüyor. Kayıtdışına müdahale edilecek mi edilmeyecek mi bilmek istiyoruz. Edileceği söyleniyor. İnşallah bir uygulama getirilir. Bu bandrol olur, teftiş olur. Ama olur! Vergiler arttı ama devletin eline geçecek vergi geçen yıllardan daha az olacak. Bunun üzerine 'kırımız sokak, yeşil sokak' gibi düzenelemeler de eklenince... Açıkçası bizim çok moralimiz bozuldu. Bırakın bizi olumsuz etkilemesini, hani laik ve demokrat bir toplumduk. Bin tane daha başka önemli konumuz varken, biz niye bu konularla uğraşıyor, zamanımızı harcıyoruz?
GÖZÜM HEP MASALARDA * Biz gazetecilerde mesleki deformasyon vardır. Özel toplantılar da bile tanıştığımız her insana soru sormadan, ya da etrafa merak ederek, eleştirel gözle bakmadan duramayız. Şarap üreten bir ailede büyüdüğünüz ve şimdi de Doluca'da yönetim koltuklarından birine oturduğunuzdan, örneğin bir restorana gidip etraftakiler ne içiyor diye bakmadan rahat rahat yemek yiyebiliyor musunuz? İster istemez bakıyorum. Buz kovasında saklanmış olsa bile tanıyorum. Restorandan çıkarken, kendimi hesap yapar buluyorum. 10'u bizim şaraplardan içti, 5'i rakipten içti. Şu kadar masa rakı içti. Yabancı şaraplardan, şu kadar gitti diye bir istatistik çıkarırım. O anda restoranda yılda yaklaşık ne kadar şarap içileceğine kadar tahminler yürütürüm. İyi değil tabii. Yemeği huzurla yiyemiyor insan. O yüzden en rahatı yurtdışında olduğum zamanlar.
* En çok ne zaman şarap tüketiliyor? Aralık ayının ikinci haftası yaptığımız satış, nerdeyse iki aylık satışımıza ulaşıyor. Gece hayatının artması, kutlamalar ciddi bir tüketim oluşturur. Yılbaşı, ertesi gün tatil de olunca daha çok tüketildiği kesin.
* İçtiği şaraptan başı ağrıyarak uyanan okurlar için soruyorum. Kalitesiz şarap baş ağrıtır deyişine inanıyor musunuz? Aslında baş ağrısı kalite göstergesi değildir. Başın ağrıması daha çok kişinin bünyesi ve alkolle ilgilidir. Ama şaraptan sonra baş ağrımasının sebebi, şarabın içindeki 'tanel' denilen moleküller. Tanel üzümün kabuğunda ve çekirdeğinde bulunan ve üzümün çekirdeğini ısırdığınızda ağzınızda hissetiğiniz burukluk. Şarapta da vardır o ama çok değildir. Biz kırmızı şarapları belli bir süre kabukları ve üzümleriyle bekletiyoruz. Belli bir ısıda bekliyor ve tanel şıraya geçiyor, rengini alıyor. Bu şarabın yıllandırılmasına sağlıyor ve şarabı yudumlarken o buruk tadı veriyor. Fıçı da işte bu acı hissi yumuşatıyor. İşte bazı bünyeler bu tanele çok hassas. Çünkü tanel vücuttaki suyu topluyor. Benim önerim şarap tüketenlerin sabah iyi uyanmaları için bol bol su tüketmeleri olur.