|
|
|
|
|
|
Çocukluğumuzda tatil diye bir şey yoktu
Sanki biz bütün sene tatil için çalışıyoruz. Bayramı, yazı, kışı fark etmez tek hedefimiz tatile çıkabilmek. Kredi kartına altı taksit de yaptırdın mı doğru tatile. Geri kalan günler önemsenmiyor, yuvarlanıp gidiliyor işte. Gerçi bir hafta tatile çıkıp altı ay bütçeyi düzeltmek için tepişmek hafif sinir bozuyor ya neyse... Ama yine de tatile gitmeyi seviyoruz. Hazır kocaman dokuz günlük Kurban Bayramı tatiline girmiş, turları doldurmuşken biz de bu hafta Hıncal Uluç'la tatil sohbeti yaptık. Her telden çaldık. Hadi hepimize iyi bayramlar!
* Ayşe: Dokuz gün bayram tatili var. Turlar dolmuş, bir yerlere giden gidene. Siz bayramların tatile çıkma imkanı olarak görülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Hıncal: Ben insanların bayramları tatil olarak görmelerini çok sağlıklı karşılıyorum. Doğru karşılıyorum. Bizim çocukluğumuzda tatil diye bir şey yoktu.
* Bayram tatili mi yoktu genel olarak tatil kavramı mı yoktu? Genel olarak yoktu. Tatil sadece öğrencilerin okullarının kapanmasıydı. Biz Bandırma'dayken Bandırma'ya yakın diye köye giderdik ama Van'dayken, Kilis'teyken, Ankara'dayken bir yere gitmedik çünkü artık köy uzaktı.
BAYRAMDA TATİLE GİDİLİR Mİ?
* Eh insan bilmediği bir şeyin de yokluğunu çekmez o zaman... Evet. Tatil bizim için okula gitmemek babam için de işe gitmemekti o kadar. Tabii çocuklar okula, babalar işe gitmediği zaman tatil otomatik olarak ailenin bir araya gelmesi oluyordu.
* Şimdi bu iyi bir şey mi, kötü mü? Kötü bir şey değil. Ailenin bir araya gelmesi güzel bir şey ama şimdi daha da güzel; aile bir arada tatile gidiyor. Bu da tabii tatil imkanlarının doğmasını sağladı. Hem tatil yerleri oluştu Türkiye'de, hem de bu tatile gidişi gelişi kolaylaştıran kurumlar oluştu. Gayet aklı başında fiyatlarla ve ödeme şekilleriyle...
* Bir de bayramda tatile gidilir mi? Bayram dostlarla, aile büyükleriyle bir arada olabilmek içindir diyenler var... O fazla tutucu olanların bir nostaljisi. Evvelden kimse bir yere gitmediği için bayram günü bol bol konu komşu akraba ziyaret edilirdi. Şimdi hâlâ artık gelmeyecek olan ziyaretçileri bekleyenler var. Beklentileri oluşmadığı için de üzülüyorlar.
* Üzülüyorlar... Ben küçükken daha bizim aileye bayram tatili kavramı girmemişti. Bir bayram gittik ki, amcamlar yok. Babaannem "Tatile çıktılar" demişti. Ben de çok şaşırmıştım ama şimdi normal geliyor. Fakat babaannemin üzgün yüzü aklımdan çıkmıyor işte. Ama yaşam değişiyor... Sen babaanne olduğun zaman "Niye gelmediler" diye bir şey aklından geçmeyecek.
* Bir de bayram mesajlaşması durumu var. Herkes SMS çekip duruyor. Yahu bir arasana, değil mi? Fena halde sinirleniyorum çünkü bilgisayardaki adres sayfasıyla yollanan mesajlardan nefret ediyorum. Biliyorsun ki onun içinde bir duygu yok, birisi sana özel yazmamış. Bilgisayar yollamış, senin gibi de bin beş yüz kişiye yollamış. Önce saf saf bu mesajların bana yazıldığını zannederdim. "Vay be ne hayırlı dostmuş" diye oturup tek tek cevap yazardım. Sonra bir gün fark ettim ki, bunlar bana özel değil...
YA EĞLENCE YA DİNLENCE
* Bu yaz hep beraber Çeşme'deyken fark ettim ki tatillerinizde bol bol yemek yiyip dostlarınızla olmayı seviyorsunuz. Ben denizi sevmiyorum. Deniz kenarına gidip denize girmeyince ister istemez yemek saati önem kazanıyor. Çünkü bir arada olacağımız zaman yemek saati, geri kalan zamanda da onlar denize gidiyorlar. Yemekte bir araya geliniyor.
* Yalnız tatili sevmiyorsunuz değil mi? Ben yalnız başıma tatile gitmeyi sevmem.
* Bir de tatil dönüşü bir tatil daha gerektiren, yoran tatiller var... Tatil iki ayrı şeydir; biri eğlence, biri dinlence. Eğlendin mi yorulursun. Benim için tatil, kafamın dinlenmesi... Çünkü ben hayatımı kafamla kazandığım için çalışma günlerinde kafamı çok yoruyorum. Bu yüzden işi düşünmemek, yazacağım yazıyı düşünmemek benim için çok önemli. Okurlar bana "Senin bu 'Abbas yolcu' laflarına çıldırıyoruz" diyorlar.
* Niye? 'Bu bilgisayar çağında Abbas yolcu olur mu, herkes gittiği yerden yazıyor' diyorlar. Anlatamıyorum ki, o tatil olmaz. Önemli olan düşünmemek. Yıllık izin de yapmam. Benim tüm tatillerim kısa; iki gün.
HERKESLE TATİLE ÇIKILMAZ!
* Yetiyor mu iki gün? Bana bir kadın olarak iki gün tatil yetmez. Çünkü biz kadınlar bir gün de gitsek, bir hafta da aynı şeyleri yanımızda taşımak durumdayız. İki günlük tatilde bavulu boşalt haydaa ertesi gün tekrar topla beni bitiriyor. Ben senin gibi bavulla gitmediğim için sorunum yok... Sizin işiniz zor. İç çamaşırına kadar seçmek zorundasınız. Ben Fatoş'a diyorum ki; 'bir gün gidiyorum bir günlük çanta hazırla, iki gün gidiyorum iki günlük.'
* Her arkadaşla tatile çıkılmaz derler. Bazen insanın dostluğu bile bozulabilir tatillerde. Siz yol arkadaşınızı nasıl seçiyorsunuz? Kelimenin tam anlamıyla kafa dengi. Pürüz çıkarmayan, olay çıkarmayan... Zevkleri bana uyan, uymasa bile onu sorun etmeyen.
* Sizin çok güzel yurtdışı seyahat yazılarınız var. Hatta bunları 'Hıncal'ın Gördükleri' kitabınızda topladınız. O kitabın aslında yararlı bir kitap olduğuna inanıyorum. Çünkü ben gittiğim yerleri sıradan bir insan gibi gezip yazıyorum. Benim yazdığım şehre giden benim yazımı okuyup giderse çok değişik şeyleri görecektir.
* Hiç turla tatile gittiniz mi? Mısır'a gittim. Duru Turizm'le. Harikaydı, çok güzel dostlar edindim. Hayatında ilk defa gördüğün insanlarla bir süre sonra aile gibi oluyorsun. Hâlâ devam eden dostluklarım var.
* Nedense tur seyahatinden çekiniyorum. Sürü gibi gidip gelme fikri, grupla gezmek... Sanki tatilim kötü geçecekmiş gibi geliyor. Tur seyahatinde belli bir güvencen de oluyor. Başın ağrısa başına koşacak bir sürü insan var.
* Doğru... Peki yaz tatili mi, kış tatili mi? Ankara'dayken kışları Abant'a giderdik. Ama ben kayamadığım için Uludağ gibi yerler bana bir şey vermiyor. Bütün günü ızdırap içinde geçiriyorsun sonra akşam olduğunda şöminenin başında toplanalım da sohbet edelim. Kış denince aklıma Abant tatilimiz geliyor. Benim için Abant tatili Antalya'dan iyi. Çünkü soğuğa karşı önlemimi alıyorum. Ama sıcağa karşı bir tek önlemim klimalı odada beklemek!
AYŞE & HINCAL
|
|
|
|
|
|
|
|
|