Ellerinde el parası!
İster bir taraftan "milliyetçi" olmayı anlatın bize... İster bir başka taraftan "demokrat" olmayı. Ya da "mukaddesatçılık" ı mesela. Mesela "Atatürkçü" olmayı. Önce para kaynağını açıklayacaksın şekerim!
Alt alta getirin; çıkarın, toplayın, ekleyin; bakiyeyi bulun. Çarpın, bölün. Kare kökünü alın. Sonundaki en küçük ve bazen en büyük ortak payda "el parası" ise, girdiğiniz gerdek, "el parasıyla tecavüz" sayılır. "El parası" nın eli, belki farklı farklı ülkelerin, güçlülere karşı dayanışmalarda buluşmuş ve kendi dayatmalarından uzak küçük elleridir; bazen deprem yardımı olarak koşturur, bazen ilaç. Öpülesidir. Lakin "el parası" nın eli ile parası, size kendi programlarını belletmek, kendi kafalarını nakşetmek, kendi silahlarını ateşletmek, kendi düzenlerini sürdürmek üzere uzanmışsa... Bazen sizi ulvi, kutsal, insani amaçlarla okşarken dahi, bir başka yerde, gırtlaklara yapışmışsa, utanılasıdır. Şu, elbette hepimizin üstüne titrediği, öyle inandığı ve kendince severken, başka türlü sevenlerden de nefrette kusur etmediği ülkeyi kimileri biraz da şöyle sevmiş: 1. Vatanı korumak adına, kimileri, bu ülkenin onlara verdiği rütbeleri, makamları, mevkileri yabancının, mesela ABD'nin hizmetine sokmuş; çünkü bunun için oradan para almış, çünkü orada itibar ve eğitim görmüş, oradan silah bulmuş, oradan "konsept" tutuşturulmuş. Ve o konseptle, kendi ülkelerinde, ABD parası ve çıkarları doğrultusunda da "vatanseverlik" yapmış. "Atatürkçülük" diye bas bas bağırırken, bazen açıkresmi, bazen gizliresmi, bazen tamamen gizli "el parası" yla gaz almış. 2. Bu milleti, milliyeti çok sevdiği iddiasındaki birileri, o paralarla, o konseptlerle "devlete yardımcı" olmuş; el parasıyla kendi vatandaşlarını öldürmüş. El parasına buraların kanı yapışmış. 3. Maneviyat, milliyet, kutsal değerler üstüne mangalda kül bırakmayan kimi siyasetçi, "el parası" ile bu milletin suratına üfürmüş ve osurmuş ve bu ülkeyi başkalarının limanlarında, onların amiral gemilerinin gölgesinde demirletmiş. 4. Kimileri, "devrim" adına bazen; bazen "demokrasi, özgürlük" diye silaha veya lafa sarılırken, "el parası" nın kuklası olabildiğini hiç düşünmemiş; kuklalaşarak, piyonlaşarak nasıl demokrat, nasıl devrimci olunabileceğini sorgulamamış bile. 5. Kimileri, sivil toplumculuk, barışçılık, demokratlık yaparken, konuşurken ve yazarken, seyahat ederken ve ağırlanırken, itibar görüp muteber olurken, "barış, demokrasi, insan hakları" gibi halisane niyetleri finanse eden kimi "eller"in, darbeci, suikastçı, düzenbaz, kanlı ve kirli emellerinin boğduğu, boğmaya çalıştığı ülkeleri görmezden gelmiş. "Sinsi el parası" ile demokrat olmayı yakıştırmış; vicdanlarına hiç yük yapmamış. 6. Kimi, memleketin yoksulluğuna, açlığına, çaresizliğine "maneviyat, mukaddesat" pazarlarken, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi... yahut Moon filan hiç fark etmeden, "el parası" ile oynaşmaktan hiç utanmamış. 7. Kimileri, bağımsız gazetecilik, tarafsız medyacılık, demokrat kanaat önderliği, sıkı muhaliflik, devletine sadakat, milletle mutabakat, think tankçılık filan oynarken, "el parası" ile yazmayı, ekran boyamayı, manşet atmayı "no problem" saymış.
Burada, o kadar çok tercümeye, tefsire, tefekküre, didiklemeye, deşmeye, cila kazımaya, oje asetonlamaya, keselemeye, maske yırtmaya, ultrason yapmaya... anlamaya, öğrenmeye, kuşku duymaya, merak etmeye, arkasını görmeye, nedenini sormaya, bağlantılarını bulmaya ihtiyacımız var ki. Kendinize tabii inanın; lakin, bir başkasına inanırken, taparken bir de "elleri" ne bakın!
|