Kriz riski var mı?
Her yılın aralık ayı geldiğinde kriz söylentileri artar. "Kriz geliyor, şunlar olacak" şeklinde tansiyon yükseltilir. Merkez Bankası'nda görev yaptığım sırada da aynı durumla karşılaştım. Son dört yılda da şablon değişmedi. Şimdi yine aynı sendromu yaşıyoruz. Bu yılki olaya değişik bir şekilde yaklaşmak istedim. Son yapılan bir bilimsel çalışmayı dikkate alarak Türkiye'nin durumunu irdeledim. İtalya'nın Bologna Üniversitesi Profesörlerinden Paolo Manasse ve New York Üniversitesinden Profesör Nouriel Roubini yaptıkları bir araştırmada(*), 1970 ve 2002 yılları arasında gelişen piyasalara sahip 47 ekonomiyi ele alarak finansal krizleri incelemişler . Krizlere neden olan 50 etkeni saptamışlar. Daha sonra bunların sayısını 10'a indirgeyerek, bir "kriz ağacı" oluşturmuşlar. Krize neden olan faktörler arasında oransal ilişki kurmuşlar.
Kriz ağacı İki araştırmacı, krizlerin çıkmasında en büyük ağırlığı, toplam dış borcun milli gelire oranının yüzde 50'yi geçmesine veriyorlar . Ayrıca, kısa vadeli dış borçları, enflasyon oranını, kamu borcu ve gelirlerini, büyüme hızını, döviz kurunun değerlenmesini de dikkate alıyorlar. Tek bir gösterge krizi işaretlemiyor. Bu göstergenin diğerleri ile olan ilişkileri kriz olasılığında rol oynuyor. Bu göstergeler IMF'nin son raporunda 2004 yılı için Türkiye'ye uyarlanmış. Ben tabloya 2005'in tahminlerini de ekledim. Sonuç şu : * Türkiye dış borçlar ve döviz kurunun değerlenmesi konusunda sınırda bulunuyor . 2005 yılında dış borçlarda iyileşme olmasına karşın, döviz kuru sınırları aşıyor. * Büyüme, enflasyon, kamu dış borcu ile gelirleri oranı göstergeleri açısından ise oldukça rahat. * Yüzde 10 üzerindeki enflasyonun finansal krizler konusunda oynadığı rolü düşündüğümüzde, bu konuda alınan yolun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Kriz olasılığı düşük * Bu sonuçlar bize, bazı göstergeler açısından sınırda bulunmamıza rağmen, Türkiye'de kriz olasılığının düşük olduğunu işaretliyor. Ancak, iki noktanın altını da özenle çizmemiz gerekiyor. 1. Bizim krizlerde bu faktörlerden daha çok, politik gelişmelerin ve hataların rol oynadığını unutmayalım. Geçmişten ders alıp, benzerlerini tekrarlamayalım. 2.YTL'nin daha fazla değerlenmemesine ve enflasyonun yüzde 10'un aşağısında kalmasına çaba gösterelim. Dış borcun yapısını iyileştirelim. Bu konuda atılacak olumlu adımlar, kafalarda oluşacak sorulara mani olur. Her önüne gelenin "kriz çıkacak" diye etrafta söylenmesini önler. (*) Paolo Manesse ve Nouriel Roubini, "Rules of Thumb for Soverign Debt Crisis"
|