Bir hayran mektubu
Muhterem Beyefendi, Sinema, tiyatro ve edebiyat aşığı genç bir öğrenci olarak Paris'e yerleştiğim ilk yıllardı. Küçük harçlığımla filmlerden piyeslere koşturuyor, İstanbul'dayken adını bile duymadığım sanatçıları tanımaya çalışıyordum. Zamanla, eğer farklı sanatçıları tanımak istiyorsam, Henry Chapier diye birisinin yazdıklarını okumam, programlarını seyretmem gerektiğini anladım ve sayenizde Pasolini, Godard, Fassbinder gibi farklı sinemacıların tadını almaya başladım. Siz, hem ticari, hem de deneysel sinemayı çok iyi tanıyor ve tanıtıyordunuz. Hayran olduğum bütün sanatçılar arkadaşınızdı. Onları anlatıyor, kitaplar yazıyor, filmler çeviriyor, mitingler düzenliyordunuz. Bir de televizyon programınız vardı. Kült bir programdı bu. Çocukluğunuzdan beri psikanalize merak sardığınızdan, ünlüleri stüdyoya çağırıp bir terapi divanına yatırıyor ve onlara çocukluklarını, nevrozlarını anlattırıyordunuz. Öyle bir güven veriyordunuz ki, dünyanın en büyük starları bile sizin karşınızda en mahrem anılarını anlatıyorlardı. Kimler uzanmadı ki o divana? Nastassja Kinski, Claudia Cardinale, F.F. Coppola, Bertolucci, Polanski, Shirley Mac Laine, Jacqueline Bisset, Vanessa Redgrave, Jane Fonda, Elia Kazan, tam 350 şahsiyet, dünya sinemasının en büyük isimleri... Hiç bir şekilde reklama ihtiyacı olmayan en büyük yıldızlar bile size duydukları sevgi ve saygıdan dolayı gelip, hiç bir yerde anlatmadıkları şeyleri, bilinçaltlarını açıyorlardı. Cannes gibi bir çok önemli festivalde jüri üyeliği yaptınız.
MÜZAYEDEYLE SATIŞ Sonunda iki yıl önce tanıştık, tanışır tanışmaz da, nasıl bir Türkiye aşığı olduğunuzu gördüm. Türk kültürüne olan merakınızı, bazı Türk sanatçılara hayranlığınızı her yerde dile getirdiğinize tanık oldum, Türkiye'nin kültürel yerinin Avrupa olduğunu söylediğinizi öğrendim. Bir çok kez birlikte yemeğe çıktığımızda, hala hayranlarınız olduğunu gördüm. Ve geçenlerde, yüzlerce ünlünün üzerine uzanıp psikanalize girdiği o meşhur divanı müzayede ile satacağınızı öğrendim. Önce şaşırdım, böyle kült bir objeden ayrılmayı nasıl kabul etmiştiniz? Sonra divanın tüm gelirini "Sınır Tanımayan Gazeteciler" derneğine bağışlayacağınızı basında okudum. Bir kaç gün sonra da davetiyenizi aldım, sadece 100 kişinin davetli olduğu müzayedeye beni de çağırmıştınız.
65 BİN EURO'LUK YATAK Divan, senato salonunda bir çok ünlünün katılımıyla 65 bin euro gibi inanılmaz bir rakama satıldı. İki yıldır Sinema Tarih Buluşmasının açılışına gelme sözünüz vardı ama mümkün olamadı. Yine de TÜRSAK Vakfı'na "iyi festivaller" dilemeyi, Avrupa kültür başkentleri arasında İstanbul'u da görmeyi arzuladığınızı söylemeyi ihmal etmediniz. Bugün 72 yaşındasınız ve hala sinemanın yanısıra fotoğraf, radyo, tekno müzik gibi dalların gelişmesi için canla başla çalışıyorsunuz. Siz büyük bir kültür adamı ve gerçek bir İstanbul aşığısınız Henry Chapier. İşte bunun için bugün içimden, sizi Türk okurlarına biraz olsun tanıtmak geldi. Saygılarımla.
Sedef Ecer
|