|
|
Hayvanları sevmeyen insanı da sevmiyor
Bercuhi Berberyan, yeni çıkan kitabı "İçimiz y y Isınsın Biraz"da Adalar'dan hayattan, eski komşuluk ilişkilerinden çocukluğundan söz ediyor. Sıcacık hayvan öyküleri anlatıp sevmeyi bilmeyen insanların hayvanlardan öğreneceği çok şey olduğunu söylüyor.
Bercuhi Berberyan, Kınalıadalı. 20 yıl öğretmenlik yapmış. On parmağında on marifet var; resim sergisi açıyor, Agos gazetesinde ve aylık dergi Adalı'da köşe yazarlığı yapıyor, tiyatroda oynuyor, oyun yazıyor. Geçtiğimiz günlerde de "İçimiz Isınsın Biraz" adı altında bir kitap yayımladı. Hayvanları hep sevmiş Berberyan. Adalı Yayınları'ndan çıkan kitabında da çocukluğunda yaz tatillerini geçirdiği Kınalı'dan, Burgaz'dan hem çocukluğuna hem hayvanlara hem de Adalar'daki hayata, komşuluk ilişkilerine, eski günlere dair öyküler anlatıyor. Bazen ayaklarına ip bağlanmış bir güvercini kurtarmak için günlerce uğraşıyor, bazen bir yavru kediyi kurtarmak için başına gelebilecek tehlikeleri hiç düşünmeden kuyuya iniyor, bazen ölmek üzere olan bir atın boynuna sarılıp ağlıyor. Bir kertenkelenin dostluğunu kazanmaya çalışıyor. Hayatını hayvanların varlığı ve sevgisiyle zenginleştiriyor. Bir öyküsünde "İçten çıkarsız, gerçek bir sevgiye karşılık vermeyecek bir yaratık yoktur" diyor. Sevginin, herhangi bir çıkar beklemeden gösterilen katıksız sevginin mutlaka karşılık gördüğünü de Berberyan'ın yaşadığı olaylardan anlıyorsunuz. Kitabının önsözünde "Sinek bile öldüremem ben. Ama bir hayvana eziyet eden birini öldürmek gelir içimden" diyen Berberyan, "İçimiz Isınsın Biraz" adını taşıyan kitabında, insan ve hayvanın ayrılmaz bir bütünün parçaları olduğunu, gözümüze en küçük, en değersiz görünen canlıların bile evrenin işleyişinde vazgeçilmez bir rolü olduğunu hatırlatıyor defalarca. İnsanların hayvanlar hakkındaki önyargılarının aslında ne kadar yanlış olduğunu da kitabı okurken daha iyi anlayacaksınız. Berberyan, kitabını zaten rahmetli kedisi Mşuş'a ithaf etmiş. Kitabı okurken, sadece öykülerden değil, yazarın sımsıcak anlatımından da etkileneceksiniz.
HAYVANSIZ OLMAZ Berberyan'ın hayatına gerçekten çeşit çeşit hayvan girmiş. En çok hangi hayvanı seviyor acaba? "Dokunmadığım hayvanı sevmiyorum. Kardeşimin balıkları var mesela. Televizyona bakmak gibi bir şey. Ben elime almalıyım o hayvanı, dokunmalıyım. Annem çocukken sokağa çıkarken tembihlerdi: 'Aman hayvanlara dokunma!' Gördüğüm her hayvana dokunurdum çünkü." Berberyan insanların hayvanlara karşı çok önyargılı olduğunu düşünüyor: "İnsanlarda sanki hayvanlar bize hizmet etmek için yaratılmış gibi bir kanaat var. Ne kadar yanlış! Yeryüzündeki canlılardan hele biri olmasın da bak neler oluyor! Hepsi bir şekilde birbirine lazım. Ne yapardık hayvanlar olmasaydı? Ağaçlar, bitkiler, hayvanlar olmasa ne yapardık, ne yapacağız? Bunu hiç düşünmüyor insanlar." Kitaptaki hikayelerde Berberyan, hayvanlara yardım etmek için olmadık durumlara düşüyor. "Hayvanları, canlıları hiç sevmemeyi, yaralı, sakat, yardıma muhtaç hayvan görünce yardım etmeden çekip gidebilmeyi ister miydiniz?" diye soruyorum. "Oluyor tabii" diye yanıtlıyor sorumu, "ama sonra iyi ki öyle biri değilim diye düşünüyorum. Çünkü bence hayvanları sevmeyenler, insanı da sevmiyorlar. Hayvanın sevgisi koşulsuz sevgidir. O, senden bir şey istemez. Kendini sana başka bir şey gibi göstermeye çalışmaz. Olduğu gibidir ve seni olduğun gibi kabul eder. Seni olduğun gibi sever. Sokaklara atılan kedileri, köpekleri görünce o kadar üzülüyorum ki! O hayvan sana alışıyor, seni seviyor. Çocuğunu terk etmek gibi bir şey bu!" Neslihan Tunç neslitunc@sabah.com.tr dostlarımız
|