|
|
Erdoğan'dan 'yol ayrımı' uyarısı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin AB üyeliğinin, İslam ve Hıristiyanlığın barış içinde bir arada yaşayabileceğini gösteren bir örnek sunacağını belirtirken, Türkiye'nin dışlanmasının, mevcut küresel konjonktürde Avrupa'yı ve genel anlamda Batı'yı, İslam dünyası ile bir ''yol ayrımının'' eşiğine getirebilecek ölçüde tehlikeli bir seçim olabileceğini söyledi.
Erdoğan, Danimarka Avrupa Hareketi tarafından düzenlenen ''Medeniyetler arası ittifak: Türkiye'nin rolü'' konulu toplantıda yaptığı konuşmada, AB içinde kayda değer bir
Müslüman nüfus bulunduğunu belirterek, bazı istatistiklere göre, AB nüfusu toplamının yüzde 4'ünün Müslüman olduğunu ifade etti.
Erdoğan, son haftalarda entegrasyon sorununun ortaya koyduğu ciddi sokak eylemleriyle uğraşmak durumunda kalan Fransa'nın nüfusunun yaklaşık yüzde 8'inin, Hollanda nüfusunun yüzde 6'sının, Almanya nüfusunun yüzde 4'ünün Müslüman olduğunu kaydetti.
Yapılan bazı çalışmaların, Müslümanların Paris, Londra, Brüksel, Rotterdam, Kopenhag, Malmö ve Marsilya gibi büyük Avrupa kentlerinin nüfuslarının yüzde 10 ila 25'ini teşkil ettiğini ortaya koyduğunu söyleyen Erdoğan, ''Hal böyleyken, bugün, özellikle de Türkiye üzerinden, kültürel farklılıkların çatışmacı bir üslupla tartışmaya açılmasını anlamsız buluyorum'' diye konuştu.
AB ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşlarına ya da Türk kökenli AB vatandaşlarına bakıldığında, bu kişilerin radikal eğilimler sergilemediğinin, entegrasyon sürecini daha sağlıklı geçirdiğinin görüldüğünü belirten Erdoğan, ''Zira, Avrupa'daki Türkler entegrasyon istemektedirler ve buna hazır bulunmaktadırlar. Türkiye'nin AB'yle tam üyelik temelinde buluşmak olduğunu da gayet bilmektedirler'' diye konuştu.
GÖÇMEN SORUNU
Avrupa'nın göçmenlerle sorununun İslam sorunu olmadığını görmek gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ''Sorun varoşların yoksulluğunda ve dışlanmışlığındadır. Varoşları dışlayarak gerçekten demokratik bir toplum yaratılamaz. Bu soruna nefret ve ayrımcılıkla yaklaşmak çözüm değildir. Ülkeler, gettolarda yaşayan nüfus gruplarına daha fazla şefkat göstermek ve onları toplumsal yaşama entegre etmek için yeni yollar ve araçlar bulmak zorundadırlar'' diye konuştu.
Yabancıların topluma entegrasyonunun hem göçmenlerin, hem de ev sahibi ülkelerin yoğun çabasını gerektirdiğini söyleyen Erdoğan, ''Önemli olan, bu süreçte duygusal engellere çarpmamak ve önyargılardan arınarak hareket edebilmektir'' dedi ve şöyle devam etti:
''Klasik dönem şairlerimizden Fuzuli, bir şiirinde 'Aşk gelince bütün dertler biter' demiştir. Bana göre çare budur: Dışlayıcı yaklaşımlara son vermeli, hoşgörü kültürünü, sevgiyi yaygınlaştırmalı, zayıf olana şefkatle yardım etmeli, dünyayı hepimizin ortak evi olarak görmeliyiz.''
Dünyanın içinden geçmekte olduğu hoşgörüsüzlük ortamında Türkiye'nin, sahip olduğu değerler ve konum sebebiyle özel bir örnek olarak öne çıktığını belirten Erdoğan, ''Küresel dünya, önyargılar üzerine inşa edilmiş kalelerde düşman gettolar halinde yaşayabileceğimiz bir yer olarak görülemez'' diye konuştu.
TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ
Türkiye'nin, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan, 82 yıldır cumhuriyetle yönetilen, demokratik bir ülke olduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin, Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan tüm ekonomik, siyasi ve savunma örgütlerinde yer aldığını kaydetti.
Türkiye'nin, Avrupa'nın temsil ettiği evrensel değerleri, katılımcı demokrasiyi, çoğulculuğu, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, laikliği, düşünce, vicdan ve teşebbüs özgürlüğünü benimsediğini belirten Erdoğan, ''Bu nitelikleriyle Türkiye'nin AB üyeliği, tüm dünyaya medeniyetler ittifakının mümkün olduğunu gösteren ikna edici bir örnek sunacaktır'' dedi.
Erdoğan, AB üyelik hedefinin, Türkiye'nin küresel ölçekte birleştirici ve katkı sağlayıcı rolü bakımından da önem taşıyan bir çabanın sembolü haline gelmiş olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:
''Dünyanın medeniyetler ekseninde birbirine karşı çatışmaya itildiği, terörün giderek daha yıkıcı, giderek daha acımasız hale geldiği, hoşgörüsüzlüğün ve aşırı görüşlerin canlanma emareleri gösterdiği bir dönemde, Türkiye'nin barışçı kimliği önemli bir değer olarak ortaya çıkmıştır.''
Bunun somut örneklerinden birinin, İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero'yla birlikte BM çatısı altında başlattıkları Medeniyetler İttifakı girişimi olduğunu kaydeden Erdoğan, girişimin temel amacının, medeniyetler arasındaki ortak evrensel değerleri ön plana çıkarmak suretiyle, toplumlar arasında birlik duygusu, işbirliği ve uyum ortamının yaratılmasına katkıda bulunmak olduğunu belirtti.
Erdoğan, bu çerçevede İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) ile AB Ortak Forumu'ndan sonra uluslararası alanda ilgi uyandıran yeni ve iddialı bir projeye daha önderlik etmesinin, Türkiye'nin kültürel kimliğiyle, özel konumuyla sahip olduğu imkanlara işaret ettiğini söyledi.
Türkiye'nin, özel coğrafi konumu, kendine özgü tarihi-kültürel birikimi ve farklı geleneklerin sentezini oluşturan kimliğiyle, medeniyetler arası diyalog konusunda kritik bir rol oynayabileceğini gösterdiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin AB üyeliğinin, İslam ve Hıristiyanlığın barış içinde bir arada yaşayabileceğini gösteren bir örnek sunacağına işaret etti. ''Türkiye'nin dışlanması ise, mevcut küresel konjonktürde Avrupa'yı ve genel anlamda Batı'yı, İslam dünyası ile bir 'yol ayrımının' eşiğine getirebilecek ölçüde tehlikeli bir seçim olabilir'' diye konuşan Erdoğan, AB üyeliğinin gerçekleştiği gün ''Medeniyetler Çatışması'' tezinin geride bırakılmış olacağını sözlerine ekledi.
(AA)
|