|
Bataklıkta Açan Çiçek Beşşar Esad
|
|
Düşlerinde kendisini cumhurbaşkanı görünce çığlıklarla ve ter içinde uyanan yufka yürekli bir insan, gerçek hayatta bir gün o koltuğa oturmak zorunda kalırsa, ne yapar? İşte Suriye'nin genç başkanı Beşşar Esad'ın William Shakespeare'in trajedilerinden farksız öyküsü.
Aslan postundaki kedi
Düşlerinde kendisini cumhurbaşkanı görünce çığlıklarla ve ter içinde uyanan yufka yürekli bir insan, gerçek hayatta bir gün o koltuğa oturmak zorunda kalırsa, ne yapar? İşte Suriye'nin genç başkanı Beşşar Esad'ın William Shakespeare'in trajedilerinden farksız öyküsü.
Aslında Beşşar Esad bataklıkta açan bir çiçek. Boğazına kadar pisliğe batmış, mafyalaşmış kadroların çepeçevre kuşattığı temiz bir insan o. Erken yatıp erken kalkıyor. İçkisi, sigarası yok. Her gün mutlaka saat 17.00'de çocuklarını görmek için eve dönüyor
Beşşar Esad, Suriye'deki mafya düzenini değiştirmek için çok uğraştı. Sivil ve askeri kadroların neredeyse dörtte üçünü değiştirdi. Ama yolsuzluk, rüşvet eskisinden beter hale geldi. Çünkü tepe duruyor. Ve Beşşar'a "İktidarın patronu sen değilsin'' diyor
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çocuğu olmadığı için çok mutsuz bir kadın varmış. Üstelik kocası kendisinden soğuduğu için, bir de kahır ve eziklik, hatta utanç duyguları, mutsuzluğunu çifte su verilmiş çelik kadar yürek delici yapmış. Bir gün gözyaşları içinde tanrıya yakarmış: "Ey alemlerin yaratıcısı, acı bana. Yalvarırım bir çocuk gönder. İsterse cüce olsun. Hatta isterse bir kedi enciği. Evet, enciğe bile razıyım." Tanrı bu yakarışı duymuş ve dileğini yerine getirmiş. 9 ay 10 gün sonra bir encik dünyaya getirmiş! Küçücük, kartopu kadar beyaz, yanağında siyah ben olan bir dişi kedi yavrusu. Dünyalar kadının olmuş. Artık tüm zamanını sonsuz sevgiyle bağlandığı yavrusuyla geçiriyormuş. Encik büyüdükçe daha da güzelleşmiş. Öyle ki, her gören hayran kalıyormuş. Büyüyüp dünyayı tanıyacağı ve anlayacağı yaşa gelince, annesi dışarı çıkmasına izin vermiş. Kedi özellikle sokaklarda dolaşmaya, çarşıda vitrinleri seyretmeye bayılmış. Bir gün kralın sarayına gitmeye kalkmış. Kapıda bahçıvan durdurmuş: "Böyle izinsiz nereye gidiyorsun? Kralın bahçesine kedilerin girmesi yasak." Kedi anlaşılmaz bir dilde bir şeyler söylemiş. Bahçıvan yere yuvarlanmış. Yarı baygın, dili tutulmuş halde. Kedi de bahçede elma ağaçlarının bulunduğu tarafa koşmuş. O kartopu beyazlığındaki postun içinden dünyalar güzeli bir kız çıkmasın mı! Sepetini elmayla doldurmuş, sonra şarkılar mırıldanarak bahçeden ayrılmış. Daha sonraki günlerde de kedi yine kralın bahçesine gitmiş ve her defasında o sahne aynen tekrarlanmış. Sonunda bahçıvan korkup kralın dünya yakışıklısı oğluna durumu anlatmış. Ertesi gün prens bahçeye gizlenmiş. Kedinin gelmesini, anlaşılmaz bir dille konuşmasını ve bahçıvanın düşüp bayılmasını izlemiş. Tabii kedinin postundan çıkıp, gelinlik gibi bembeyaz giysilerle elma toplamasını da. Kedi yine sepeti tıka basa elma yüklü çıkarken, sihirli değneğini yitirdiğini fark etmiş. Eyvah! Ama güneş de ufuk çizgisinde batmak üzereymiş. Yani büyünün etkisini yitirmek üzere olduğu dakikalar. Çaresiz değneği aramaktan vazgeçmiş. Gece çökmeden eve varmak için can havliyle koşmuş. Prens de onu gizlice takip etmesin mi! Ertesi gün prens annesi, yani kraliçeyle birlikte kadının kapısını çalmış. "Bu kediyi bize satar mısın" diye sormuş, "İstediğin kadar altın veririm." Kadın reddetmiş; "Kızım asla satılık değil!" Prens de bu cevap üstüne cebinden sihirli değneği çıkarmış. Çıkarır çıkarmaz da kedi postundan sıyrılmış. "Aman tanrım" demiş annesi gözlerini ovuşturarak, "İnanamıyorum, bu ne güzellik!" Tabii prens ile dünyalar güzeli kız evlenmişler. Çok da mutlu olmuşlar. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine...
Biraz "Kül Kedisi"ni çağrıştıran yüzlerce yıllık bu Suriye masalı şu sıralar Şam'da yeniden bestseller. Tabii sohbetlerde. Ama yorumlar masalın sonu gibi mutlu değil. Şöyle bağlanıyor iç çekmeler eşliğinde: "Babasına bakıp, posttan yine bir aslan çıkmasını bekledik. Ama bizim aslancıktan çıka çıka bir kedi çıktı. Hem de tırmalamasını bile bilmeyen bir kedi. Masalın tam tersi!" Şamlılar'ın düşkırıklıklarının kaynağı, eski masalın mutlu sonunu derin tasalara dönüştüren kişi, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad. 30 yıllık iktidarın ardından, 10 Haziran 2000 tarihinde dünyaya veda eden ve yaşamı boyunca "Ortadoğu"nun Makyavel'i"nden "Ortaşark'ın Bismark'ı"na, "Yakındoğu'nun Metternich'i"ne kadar, tarihe geçmiş bilcümle usta diplomatın kokartlarının yakasına iliştirildiği; dahası Washington'dan Moskova'ya, Londra'dan Pekin'e kadar tüm başkentlerin onun bir kaş kaldırmasından destan uzunluğunda yorumlar çıkarttıkları Hafız Esad'ın oğlu. "Hayır efendim" diye düzeltiyor güney komşularımız "Esad değil Esed; Hafız el-Esed." "Esed", Arapça'da "Aslan" demek. Zaten onların dertlerine dert katan da bu: Esed gibi Esed'in geriye tırnakları sökülmüş kediden farksız bir oğul bırakması... Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri'yi hedef alan suikastin ayrıntıları belli oldukça, bu tasalarına bir de tarifsiz korkular ekleniyor. Ya da gelecek belirsizliği. Hatta farklı bir senaryoda da olsa Irak'ın akıbetine uğramak paniği. Pek haksız sayılmazlar. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla Hariri suikastini soruşturmakla görevlendirilen Alman savcı Detlev Mehlis'in raporunun açıklanmasının ardından Şam'da her kafede, her barda farklı bir senaryo yazılıyor. Ama bir "karar gecesi" öyküsü var ki etkilenmemek mümkün değil.
KADER TOPLANTISI Hangi gizli servisin sızdırdığı bilinmeyen (Suriye'de gizli servisten geçilmiyor: Al-Amn ad-Dahiliyya yani iç güvenlik örgütü, al-Amn al-Siyassi yani siyasal güvenlik, Jamaat al-Murtada yani yabancıları izleme servisi, Kuvvat Hassa yani özel güçler, Saraya as- Sira yani savaş tugayları, Subat al-Muhabarat al-Askarriyya yani askeri haberalma örgütü, İdarat al-Muhabarat al-Caviya yani hava kuvvetleri istihbarat servisi...), ne diyorduk; ah evet, hangi gizli servisin sızdırdığı bilinmeyen fısıltıya göre, Hariri'nin kaderinin belirlendiği toplantıya altı kişi katıldı. Altı "Karar verici": 1- Mahir el-Esad: 37 yaşında. Beşşar'ın küçük kardeşi. Cumhuriyet Muhafızları denilen, son derece iyi silahlı ve eğitimli, Suriye ordusunun gözbebeği, hatta kalbi güçlerin komutanı. Onu yakından tanıyanlar şöyle anlatıyorlar: "Çok sinirli, çabuk parlayan, sık sık elini beline atan biri. O kestirilemez anların birinde, 2000 Ekim'inde, hem ağabeyinin, yani Cumhurbaşkanı Beşşar Esad'ın hem de kendisinin eniştesi Asef Şevket'e kurşun yağdırdı. Onun, amcası Rıfat Esad (Avrupa'da sürgünde) hakkında ileri-geri konuşmasına dayanamadığı için." 2- General Gazi Kenan: 63 yaşındaydı. 19 yıl Lübnan'daki Suriye kuvvetlerine ve gizli servisine komuta ettikten sonra merkeze çekilip iç güvenlik servislerinin başına, ardından da İçişleri Bakanlığı'na getirildi. Baba Hafız Esad'ın en güvendiği kişilerdendi. 3- Asef Şevket: 55 yaşında. Hafız Esad'ın tek kızı ve Beşşar ile Mahir'in kızkardeşi Büşra ile evli. Bir asker olan Asef Şevket'in aileye girmesi sıradan bir aşk ilişkisinin sonucu. Büşra ona tutuldu ve babasının muhalefetine rağmen ikinci eşi olmayı kabul etti. Yani Asef Şevket duldu. Bir süre aileden uzak tutuldu. Ama baba sonunda yumuşayıp kızını affetti, damadını da himayesine aldı. Bu karardan Beşşar ve Mahir pek de hoşnut olmadı. Beşşar babasının yerine geçince ona istediği askeri istihbarat şefliğini vermeyi reddetti. Tam 5 yıl boyunca. Sadece hava kuvvetleri istihbarat servisi başkanlığına getirebileceğini söyledi. O da geri çevirdi. Büşra'nın da desteğiyle. Birkaç ay önce ABD Başkanı Bush, Irak sınırını iyi koruyamadığı için Suriye'ye sesini yükseltmeye başlayınca ve o işin Asef Şevket'e verilmesinin uygun olacağını telkin edince, enişte bir anda kendisini çok arzuladığı askeri istihbaratın başında buluverdi. 4- General Behçet Süleyman: 61 yaşında. Suriye iç güvenlik örgütünde, 251'inci dairenin şefi. Yani tüm gizli servislerin koordinasyonuyla görevli birimin başında. Bu da onu Suriye'nin perde arkasındaki patronlarından biri yapıyor. Bu konuma gelmesinin üç esaslı nedeni var. Bir: Teorisyeni ve hamisi. Hafız Esad'a yerine büyük oğlu Bassel'i hazırlamasını ilk o öğütledi. Ancak Bassel 1994'te ölünce, Beşşar'ı tavsiye etmek de ona düştü. İki: Aydınlar, sanatçılar ve yazarlarla ilişki kurup rejime kazandırmak görevi de onda. Üç: Beyrut basınında bazen kendi imzasıyla bazen takma adla yayınlattığı makalelerde, "Biz çekilirsek ya da çekilmek zorunda kalırsak. Lübnan'da yıkıcı bir deprem olur" uyarısı yaptı. Öyle de oldu. Ya da olması sağlandı. 5- Abdülhalim Haddam: 73 yaşında. Hafız Esad'ın en eski silah arkadaşlarından ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Çok önemli bir şahsiyet. Çünkü öncelikle 6'lar Konseyi'nin tek Sünni üyesi. Ayrıca dış politikada paha biçilmez deneyim sahibi. Ve nihayet Hafız Esad'ın ölümünden sonra anayasal hakkı olan cumhurbaşkanlığına vekalet görevini reddedip Beşşar'ın önünü açarak Sünni çoğunluk ile Alevi azınlık arasında çatışma tehlikesini o önledi. 6- Beşşar Esad: Cumhurbaşkanı. 40 yaşında. Şam kafelerinde ve kahvelerinde fısıldanan iddialara bakılırsa, o kader toplantısında Hariri'nin ortadan kaldırılmasına oy çokluğuyla karar verildi. İki kişi karşı çıktı. Biri General Kenan. Geçenlerde, 12 Ekim'de, Lübnan medyasına verdiği "Son kez konuşuyor olabilirim" diye noktaladığı demeçten sonra makam odasında intihar etti ya da ettirildi. Diğeri ise Haddam. Paris'e sürgüne gitmek zorunda kaldı. Peki, ya Beşşar Esad ne oy verdi? Bilinmiyor. Genel kanı, onun oyunun dikkate alınmadığı yönünde. Kimileri daha ileri gidip, "Oy kullanmasına, hatta görüş belirtmesine izin verildiğini sanmıyoruz" diyorlar. Böyle bir Cumhurbaşkanı Beşşar Esad. Bostan korkuluğu -boyu bosu da uygun- gibi. Uzaktan bakınca var. Yanına varınca yok. Zaten bu "Hem var hem yok"luğunu ya da en azından sürekli diken üstündeki yaşamını anlamak için Batı basınına sızdırılan haberleri okumak yeterli. Örneğin "Associated Press", Hariri suikastinden bir hafta önce Suudi Arabistan Veliaht Prensi (daha sonra Fahd ölünce tahta çıktı) Abdullah bin Abdülaziz'in Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesi için yaptığı baskılara Esad'ın şu yanıtı verdiğini aktardı: "Bu konuda ben karar alamam!" Ama aslında Beşşar'a kızmak değil, üzülmek gerek. Hem de derinden. Ve de "Tanrı kimseye öyle kader yazmasın" dileğiyle. Çünkü aklından zerrece geçmeyen, dahası hiç istemediği makamlara gelmiş bir insanın trajedisini simgeliyor o.
11 Eylül 1965 doğumlu Beşşar'ın çocukluğuyla ilgili pek bilgi yok. Anlatılanlara göre, içe kapanık karakteri vardı ve daha küçük yaşlarda hekim olmak istediğini söylüyordu. Bu hayali nedeniyle bugün bile ondan "Cumhurbaşkanı" ndan çok "Doktor" diye söz ediliyor. Ve göz doktorluğu alanında uzmanlaşması, "İnsanlara karşı cömert duygularını", ayrıca "Titizliğini" ve de "Sonsuz sabrı"nı gösteriyor. Tıp öğrenimini Şam'daki Teşrin Askeri Hastanesi'nde yaptı. Sonra uzmanlık için Londra'ya gitti. Orada Esma ile tanıştı. Sünni bir doktorun, JP Morgan bankasında çalışan kızı. Evlendiler. (Üç çocukları var. İki erkek, bir kız.) 18 ay sonra, 21 Ocak 1994'te Şam'a geri çağrıldı. Ağabeyi Bassel trafik kazasında can vermişti. Son model spor arabasıyla delice hız yaparken. Babası Hafız Esad yıkılmıştı; çünkü yerine Bassel'i hazırlamıştı. Şimdi mirasını göz doktoru, siyasetten ve rejimin hiyerarşisinden hiç ama hiç anlamayan Beşşar'a emanet etmek zorunda kalacaktı. Beşşar "Sistem"i öğrenmesi için hızlandırılmış, çok hızlandırılmış eğitimden geçirildi. 1995'te Hums'daki askeri akademide başlayan stajını 1999 başında tamamlayınca, albay rütbesiyle bir tank birliğinin komutanlığına atandı. Babası ona ilk önemli görev olarak dikenli Lübnan dosyasını verdi. Böylece dönüşünden bu yana ilk yurtdışı gezisini yaptı. Beyrut'a. Sonra Ürdün Kralı Abdullah, Basra Körfezi emirleri ve Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile tanıştı.
KOLTUK HAZIRLIĞI Daha tam pişmeden, 10 Haziran 2000'te Hafız Esad kan kanserinden öldü. Suriye Anayasası, cumhurbaşkanlığı için 40 yaşından büyük olma koşulu getiriyordu. Zamana karşı yarışla anayasa değişikliği için düğmeye basılırken, bir yandan da Beşşar'ı tahta, affedersiniz cumhurbaşkanlığı koltuğuna çıkaracak merdivenin basamakları döşendi: Önce silahlı kuvvetler başkomutanlığına getirildi. Ardından Baas Partisi genel başkanlığına seçildi. Böylece cumhurbaşkanlığı adaylığının önü açıldı. 17 Temmuz 2000'deki referandumda, oyların yüzde 97'sini alarak babasının sıcaklığını taşımakta olan koltuğa oturdu. Sonrası o kadar yeni ki. Dünyanın "Şam ilkbaharı" diye umutlandığı ve alkışladığı açılımlar. İfade özgürlüğünün genişletilmesi... Ama sadece birkaç ay için! Sonra yeniden tutuklamalar, kısıtlamalar, baskılar... Çünkü Beşşar ailesini, aşiretini, cemaatini, orduyu, elit tabakayı, güvenlik servislerini ve bürokrasiyi ayakta tutan kilidin anahtarı olduğunu anladı. Ya da öyle gösterildiğini. Dehşetle. Dahası meşruiyetinin kaynağının o kilit olduğunu fark etti. Daha da büyük dehşetle. Şimdi gecenin bir vakti uykusundan sıçrıyor. Ve Londra'daki kaygısız aylarının geri gelmeyecek serap olduğunu anlamanın sonsuz acısıyla inliyor. Her gece, her gece... Sonra başkanlık sarayının duvarlarında korunmaya en muhtaç olduğu dönemde tek başına kalmış bir enciğin yürek parçalayan çığlığı yankılanıyor. Beşşar Esad'a üzülmemek mümkün mü?
|