İrlanda patates kıtlığı ve bir Osmanlı efsanesi
Dünyada bütün halklar efsane yaratmaya bayılır. Hele mensup olunan topluluğu yücelten efsaneler en tercih edilenleridir. Ama medya bu işe karışırsa, inandırıcılığı tehlikeye girer. Hürriyet gazetesi, geçenlerde "Gündem" sayfasında iri puntolorla "İrlanda'yı Osmanlı patatesi kurtarmış" diye bir başlık attıktan sonra, emekli büyükelçi Taner Baytok'un "Dış Politikada Bir Nefes" adlı kitabına atıfta bulunarak, "1847'de İrlanda'da yaşanan patates kıtlığı döneminde, Osmanlı padişahı I. Abdülmecid'in iki gemi dolusu patatesi bu ülkeye göndererek pek çok kişinin hayatını kurtardığı" yönündeki rivayetin doğru olduğunu iddia etmektedir. Patates, 8 bin yıldan beri yetiştirilen bir sebze, vatanı Güney Amerika. And dağlarının Peru kesimindeki Kızılderililer, bu bitkiyi yetiştirmeye o tarihlerde başlayıp, muhafaza usulleri geliştirdiler. İspanyol fatihler, 16. yüzyılda patatesi Avrupa'ya getirdiler. Her yeni şey gibi bu da reddedildi ve hakkında birçok olumsuz efsane üretildi. Ama kötü topraklarda yetişebilen ve tahıllardan 4 kat fazla ürün veren bu bitki, halkı yiyecek sıkıntısı çeken hükümdarları cezbetmiştir. İlk önce Prusya kralı II. Friedrich, 1744'te, "uymayanların kulağının kesileceği" tehdidiyle patates ekimi ve tüketimini zorunlu hale getirdi. Bir süre sonra Avusturya, Flandre, İsviçre, İrlanda, İsveç ve Doğu Fransa'ya yayıldı. Fransa'nın tümüne yayılması ve Akdeniz'in bu yeni sebzeyi benimsemesi 19. yüzyılın ortalarına kadar sürdü.
VERİM DÜŞÜK İrlanda Açlığı, Büyük Kıtlık veya Afet Kıtlık adlarını da alan İrlanda patatesinin zehirlenmesi sonucu meydana gelen büyük felaket 1845-1851 yılları arasında yer almıştır. 1841'de İrlanda'nın resmi nüfus rakamı 8.175.124'tür. Bunun en aşağı yarısının temel gıdası patatesti. Bunun böyle olmasının nedeni, İrlanda'nın o sıralarda Birleşik Krallık'ın bir parçası olmasına rağmen tam bir sömürge gibi yönetilmesiydi. Adanın tarım topraklarının tümü, çoğu İngiliz fatihlerin torunu olan 10 bin kişinin elindeydi. Bunlar, bu toprakları 600 bin İrlandalı çiftçiye kiralıyor, aldıkları yüksek rantlarla İngiltere'de beyler gibi yaşıyorlardı. Nüfus bolluğundan ötürü toprak kiraları çok yüksekti. Ayrıca 1 milyondan fazla ırgat ve tarım işçisinin bulunması nedeniyle, toprak sahipleri topraklarına hiçbir iyileştirme yatırımı yapmıyorlardı, böylece verim giderek düşüyordu. En iyi topraklar, İngiltere'ye ihraç etmek üzere tahıl üretimine ayrılmıştı. Öylesine ki, kıtlığın patladığı 1845'te İngiltere'ye 1 milyon ton tahıl ile 258 bin koyun gönderilmişti. İşçilere ücret ödenmez, küçük bir toprak parçası kiralanırdı. Kiracı çiftçiler ve işçiler, yani 4 milyondan fazla İrlandalı, tek gıdaları olan patatesi buralarda üretirlerdi. 1845'te Amerika'dan gelen zehirli bir mikroskobik mantar olan Phytophtera infestans, patates ürünün üçte birini mahvetti. 1846'da telef olan ürün oranı yüzde 80-90'a çıktı ve yaygın bir kıtlığa yol açtı. Kıtlık 1847'de zirveye ulaştı, çünkü aç halk tohumlukları da yemişti. 1848'de ithal tohumlukla yapılan üretimin yarısı gene heba oldu. 1849'dan itibaren azalmaya geçen kıtlık 1851'de sona erdi. O dönemde söylendiğine göre, "Tanrı zehirli lekeyi gönderdi, fakat kıtlığı İngiliz yaptı". Nitekim, İrlanda halkı Birleşik Krallık içinde ikinci sınıftı. 1829 Serbesti Yasası'na kadar, Katoliklerin toprak sahibi olmaları, orta öğretim kurumu açmaları, parlamentoya seçilmeleri yasaktı. İngiliz parlamentosu, bu sömürge koşulları altında İrlanda'ya yardım yapılmasına karşı çıkmıştır. Victoria çağına egemen olan liberal anlayış, yardımı "halkın bir bölümünün vergi mükelleflerinin sırtından beslenmesi" olarak görmüştür. Parlamentoda kendini "Ahlakçı" olarak adlandıran bir grup, yardımın tembelliği teşvik ettiği ve fakirliği körüklediği" iddiasındaydı. En korkunç olan 1847'de (Kara 1847), İrlanda nüfusunun yüzde 18,5'i ölmüştür. İçişleri Bakanı Sir George Gray ise, "Hükümet insanların ölümüne seyirci kalmaktan ötürü ayıplanabilir, ama eğer kamu fonlarını yardıma açarsak çok daha sert eleştiriliriz" diyebilmiştir. Nüfus yarı yarıya azalınca, üst düzey bir maliye görevlisi ve İrlanda sorununu yönetmeye memur Charles Trevelyan, "aşırı nüfus sorunu insanlar tarafından çözülemeyince, yüce Tanrı tüm bilgeliğiyle, işi beklenmedik ama çok etkin bir şekilde çözdü" demiştir. Modern tarihçiler, İrlanda'nın bu kıtlıkta 2,5 milyon ölü verdiğini hesaplamaktadırlar. Ayrıca 400 bini İngiltere'ye, 1,3 milyonu ABD ve Kanada'ya olmak üzere 2 milyon İrlandalı da göç etmiştir. "Tabut gemi" denilen teknelerle yapılan bu göçleri anlatan bir tanığa göre, "Gemi 476 kişiyle yola çıktı, 158'i Amerika'ya varamadan yolda öldü. Varanların da çoğu hastanede öldü."
GEMİ YOKTU Bağımsız insancıl kuruluşlar tarafından "ırkçı soykırım" olarak nitelendirilen İrlanda zehirli patates açlığı Türkiye'den gidecek iki gemi patatesle yatışabilir gibi bir şey değildi. Ama bundan beteri, 1847'de Osmanlı devletinde İrlanda'ya kadar gidebilecek tek bir gemi bile yoktu. Deniz ticaret filosu 18 DWT idi, yani hiçbir şey. Boğaz ve Kadıköy hatlarında vapur seferleri yapan Şirket-i Hayriye bile 1851'de kurulmuştur. Bundan da beteri, Türkiye'nin gönderecek patatesi de yoktu. 1845'te Alman uzman Hemann Sakarya'da patates üretim denemesi yapmış, başarısız olmuştur. Patatesin Türkiye'ye girişi, 1850'lerin başında Rusya ve Kafkasya'dan Doğu Karadeniz'e, 1853'ten sonra da Avrupa üzerinden Sakarya vadisine olmuştur. Geçmişi yüceltmek isterken efsane uydurmak, tarihe en büyük zararı verir. Efsaneler efsunlar; gerçekler ise bazen üzebilir.
Mehmet Ali Kılıçbay
|