Her izleyici oyunu yeniden yazar
Tiyatroda amaçlanan gülüp eğlenip ortak bir noktada buluşulması değildir. Perde kapanırken salonda ne kadar seyirci varsa o kadar farklı bakışın, yorumun uçuşması gerekir zihinlerde. Her izleyici oyunu yeniden yazmakta yeniden sahnelemektedir. Her okuyucu kitabı yeniden yazar. Salonda koltuğuna gömülmüş, filme kitlenmiş her izleyici filmi yeniden kurgulamakta, yeniden çekmektedir... Sanatı vazgeçilmez kılan izleyicilerini birer yaratıcı çizgisine yükselten bu büyüde gizli. Sanata farklı bakma, farklı okuma, izleme yöntemlerini öğrenenler, yaşamın tekdüzeliğinden paçalarını kurtarırlar. Sanatın suç ortağı olmayı becerenler, izleyiciler yaşama meydan okurlar. Hergün kendilerini yeni baştan yaratırlar. Oyuncular her akşam daha çok özveriyle daha çok titizlikle öyküler anlatır. Bizi güldürürken insanın çeşitli halleri üstüne binbir soruyu da büyük bir alçakgönüllülükle zihnimize iliştiriveren ustalardır onlar. Güldürü tiyatrosunun ustaları, sağlam üslupları olduğu için, her oynadıkları oyunu kendilerinin eylerler; imzalarını atarlar. Mesela şöyle şeyler olabilir: (Koca girer) "Hanım hazırla ufak bavulu İzmir'e gidiyorum iş görüşmesine. İki günde dönerim..." der. Karısı "Eh sen iki gün yoksan ben de bu sıcakta İstanbul'da durmam. Silivri'ye halamlara giderim..." der. Yaparlar minik bavulları, birbirlerini bu kadar yıl sonra hala ne kadar sevdiklerini, iki günde çok özleyec e k l e r i n i söylerler... Işıklar söner yanar... Koca yanında fıstık gibi 20'lik bir hatunlar dalar eve. "Oh hanım da yok iki gün başbaşayız sevgilim..." der. İki günün beyliği beyliktir. Adam kızdan kırk yaş kadar büyükmüş ne gam... Alan razı satan razı... Tam içkiler koyulurken karısı yanında 30 yaşlarında bir delikanlıyla girer salona... Koca misafiri halasının Almanya'da büyümüş hiç görmedikleri kızı Aysel olarak tanıştırır. Kadın da "Halamlara gitmeden bir telefon edeyim dedim. Ordu'ya amcamlara gitmişler. Yanımdaki bey kim mi? Dekoratör Osman bey... Hani geçen gün geldi demiştim. Kapıda karşılaştık, meğer bugün randevumuz varmış..." Başlar al takke ver külah, alavere dalavere vodvil koşuşturmacaları... Dekoratörle kızın sevgili olduğu da çıkar mı ortaya... Aman aman aman... Meğer onlar da birbirlerini aldatıyormuş. İki saat boyunca bu usta oyuncular sizi teslim almıştır. Bol bol güldüreceklerdir artık... Gülmekten kırıp geçirecekler sizi, yaşadınız... Böyle bir durum komedisine bakmanın, onun alt metnini okumanın binbir yolu vardır... İsterseniz, "Amma güldük yahu, işedik altımıza gülmekten" dersiniz... İsterseniz, "Onsekiz yaşında bir kız niye 50 yaşında bir adamın sevgisine sığınıyor... Güven mi arıyor? Bir baba imajının mı peşinde?" Bir sürü soru takılır aklınıza... Peki, adam niye karısını aldatıyor? Ten eskimesi mi? Yitirdiği gençliğini genç bir bedende yeniden yakalamak mı istiyor insanoğlu? Bir süre sonra evlilikler gerçekten dostluğa, arkadaşlığa mı dönüşüyor? İnsanlar o yüzden mi başka bedenlerde heyecan arıyor? Kadına ne oluyor? Dekoratör Osman'ın durumu ne? Ben suya sabuna dokunmayan güldürülerin aslında suya da sabuna da dokunduğunu düşünürüm... Çok coşarsanız: "Aile kurumu zaten çökmüş bir kurumdur. Burjuva ahlakı kokuşmuştur" filan da diyebilirsiniz. Size kalmış, paşa gönlünüze, keyfinize, aklınıza, yüreğinize, bakışınıza.... Her izleyici oyunu yeniden yazacaktır nasıl olsa... Siz yeniden yazasınız, insan üstüne düşünesiniz, gülüp eğlenirken yaşamın sıkıntılarına meydan okuyasınız diye, sahneden öyküler anlatır oyuncular... Yorulmadan, bıkmadan dünyanın en özveri isteyen mesleklerinden birini yaparız biz... Türk Tiyatrosu sadece tiyatrocuların değil, seyircinin de tiyatrosu... Tiyatro sezonu başladı, tiyatronuza sahip çıkın sayın seyirciler...
|