|
|
|
|
|
Adam olsunlar istiyoruz
|
|
Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Atilla Aşkar üniversitesinin farkını anlattı: "Mezunların meslek sahibi olmaları yetmez, kişisel gelişimleri de çok önemli. İyi insan olsunlar istiyoruz".
* Koç Üniversitesi'nin diğer üniversitelerden farkı nedir? Üniversitemizin Türkiye'ye ne kattığını değerlendirmek için, üniversitenin fonksiyonlarına bakmak gerekir. Bilgiyi nakletmek, bilgiyi üretmek ve araştırmak ayrıca bilgiyi muhafaza etmek. Yani bu şekilde üniversite ortamı, en çok uzmanlaşmaya müsait ortamlardan bir tanesidir.
* Koç'un eğitim sisteminin farklı olduğunu söylüyorsunuz. Nedir bu fark? Her dönemde toplumun ihtiyaçları değişir, dolayısıyla eğitim sisteminin de değişmesi gerekmektedir. Biz öncü olmak misyonuyla ortaya çıktık. Yani toplumun ihtiyacına göre eğitim sistemini belirledik. Türk toplumu son derece değişken bir yapı. 30 yıl içindeki demografiye bir bakın. Kırsal, şehirsel değişiklik gerçekten de müthiş. Genç nüfusun oranı belli. Tabii siz eğer kurumsallaşmış, oturmuş bir üniversiteyseniz bu değişikliğe ayak uydurmanız zor olabilir. Biz eğitimde bu değişimi uzmanlaşmaya yönelik eğitimden çıkarak yakaladık.
* Biraz açar mısınız? Eğitim sistemleri endüstri çağında uzmanlaşmaya öncelik veren eğitim sistemleriydi. Halbuki şimdi bilgiye ulaşmak çok kolay. İnsan kapasitesinin tutabileceği oran belli olduğu için, eskisi gibi hepsini akılda tutmaya yönelik çalışma yapmasına ihtiyaç yok. Ezberci olmayan eğitim sisteminin altında da bu olgu yatıyor zaten. Dolayısıyla yeni eğitim sisteminde bu çok sayıdaki bilginin arasından seçim yapıp, bunların sentezini yapabilmeyi öğreten bir yapı var.
VELİLER ZOR İKNA OLDU
* Peki bu sistem üniversitede nasıl şekilleniyor? Teferruatlarla uğraşmaktan vazgeçip, öğrenciyi temel bilgilerle donattığınız zaman verdiğiniz bilginin ömrü çok uzun oluyor. Teferruatlar nelerdir? Bir takım işleri yapmanın sürecidir, yöntemleridir. Fakat bu yöntemler süratle değişiyor. 5-6 yılda eskiyor ve aşınıyorlar. Biz detaylarla uğraşmak yerine düşünmeyi, bilgiyi sentezlemeyi öğrenen insanlar yetiştiriyoruz.
* Bir bakıma şimdiki öğrencilerin işi daha zor. Eh tabii, çünkü biz eskiden ezberleyip işin içinden çıkıyorduk. Artık ezber yok. Öğrencinin bireysel olarak gelişmesini sağlayan dersler kümesi olarak gördüğümüz bir yapımız var. Hayata atıldığı zaman en uzmanlık gerektirecek alanlarda dahi, zamanının önemli bir kısmında bireysel iletişimi iyi kullanmasını hedefliyoruz. "Ben niçin varım?", "Evrenin içinde yerim nedir?" Bütün bunların cevabını da verebilmesi lazım.
* Yani birinin Koç'tan mezun olabilmesi için sadece uzmanlık derslerinin iyi olması yetmiyor. Yetmiyor. İster kimya okusun ister mühendis olsun kişiliğini oluşturucu, yardımcı dersler kümesinde de başarılı olması gerekiyor. Bir kişinin sadece meslek olarak değil kişisel gelişimi de bizim için önemli. Yani "adam" olmasını istiyoruz. Tabii bunu deyince kız öğrencileri kapsamadık. O zaman şöyle diyelim, birey olarak gelişmeleri ilk hedefimiz. Öğrenci üçüncü sınıfa geldiği zaman artık kendisini iyi tanımış durumda olmalıdır.
* Bu Amerikan sistemi bir eğitim şekli değil mi? Büyük ölçüde Anglosakson... Hayata atıldığınızda ne yapacağınız hiç belli olmaz, istediğiniz farklı bir alana kayabilirsiniz. Mühendis, işletmeci... Her şeyden önce toplumun bir vatandaşısınız ve bunun getirdiği bireysel ilişkileriniz var. Toplumla iletişiminiz mevcut. Bütün bunları sağlayabilmek için mesleki bilginin ötesinde bir şeylere ihtiyacınız olacaktır. Biz düşünen, aksiyon alan, hayatı boyunca öğrenmeye açık olan tam insanlar yetiştirmeyi hedefliyoruz.
* Yani "Muhteşem işleri olmasa da olur ama iyi insan olsunlar" teziniz mi var? Tam değil. "Bir şey olmak için mi bir şey yapmalı yoksa bir şeyler yapıp mı birisi olmalı?" Bu laf benim çok hoşuma gider. İkincisinin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Hırsla birisi olayım diye yola çıkarsanız, birisi olmak için bir şeyler yapmaya fırsatınız kalmayabilir. Öte yandan, doğru şeyler yapan insanların çoğu zaten bir yerlere geliyor.
* Peki bu tarz bir eğitim sistemine veliler karşı çıkmadı mı? Yani çocuklarının iyi iş güç bulması onların önceliği olabilir. Karşı çıkmazlar mı? Onlara da hak vermek lazım aslında. Onlar başka bir sistem içinde başarılı olmuşlar, yetişmişler ki çocuklarını bu okullara gönderebilmişler. Anne babaların kendilerini yetiştiren sistemini başarısız bulmaları zor tabii. Veli geliyor, "Benim çocuğum az muhasebe okuyor, ben daha çok okumuştum" diyor. Biz de diyoruz ki, "Yapmayın!.. Bakın dünyada Çin gerçeği var, Avrupa Birliği'nin kapısındayız, daha güncel şeyler öğretmeliyiz, bırakın bir muhasebe dersi daha az olsun. Dünyayı algılayabilmesi çok daha önemli."
* Nasıl ikna oldular? Önce olmadılar. Allahtan çocuklar okullarına ve sisteme sahip çıktılar. Sonra velilerle gündem toplantıları düzenledik. Yapmak istediklerimizi anlattık, onlar da hoşgörüyle karşıladılar. Artık bir problem yaşamıyoruz. Öğrencilerden de tepkiler alıyorduk, "Ben mühendis olacağım bana sanat okutuyorlar" diyorlardı. Şimdi raporlarında olumlu ibareler var.
* Türkiye'de bu tarz sistemle eğitim veren başka üniversite var mı? Ana fikir olarak benzer şeyler yapılabiliyor ama bütün olarak hayır. Ben ilk biz yapıyoruz gibi iddialı cümleleri sevmem ama sistematik olarak biz yapıyoruz diyebilirim. Biz iftihar ediyoruz ara sıra diğer üniversiteler bizden görüş alıyor, fikir soruyorlar.
HOCALARIN YÜZDE 25'İ YABANCI
* Üniversitenizdeki öğretim üyelerini nasıl seçiyorsunuz? Yani bir dönem herkes Koç'ta ders vermek istiyordu. İnanır mısınız o kadar çok talep geldi ki... Bazı öğretim üyesi arkadaşlarımla aramda soğukluklar bile yaşadık. Önce öğretim üyelerimizin yüzde 85'i yurtdışından geldi sonra bu sayı azaldı. Genç öğretmenlerde nereden mezun olduğundan çok potansiyeline baktık. Çünkü anlı şanlı üniversiteden geliyor ama başarısız olabiliyor. Daha yaşlı öğretim üyelerinde ise o zamana kadar ne yapmış ona baktık. Harvard mezunu olabilir ama bize akademik olarak göstereceği çok önemli çalışma yoksa, çok da önem taşımıyor yani. Yabancılardan istediğimiz verimi alamadık. Şu anda ağırlıklı olarak İngilizce hazırlık sınıflarına ders veriyorlar. Bugün üniversitenin öğretim üyelerinin sadece yüzde 25'i yabancı.
* Yabancı dilde eğitim veren tüm üniversitelerin sorunu dildir. Örneğin siz "Koç Üniversitesi'nden mezun olan kişi anadili gibi İngilizce konuşur" diyebiliyor musunuz? Kim bunu derse sizi yanıltmış olur. Hiçbir üniversitede bu mümkün değil. Hiç kimsenin İngilizcesi Oxford İngilizcesi olamaz. Okuma ve yazma çok iyi gelişiyor ama maalesef konuşma anlamında ufak tefek problemler yaşıyoruz. Bunu da doğal karşılamak gerek.
|
|
|
|
|
|
|
|
|