Bilen ve düşünen akıl sahiplerinin götüreceği yer (4)
Allah katında en makbul olan ibadetlerden biri paylaşım adına yapılan "fedâkârlık" tır. Malından, parasından fedâkârlıkta bulunarak Allah adına infak etmek, sosyal yani kamunun eksiklikleri ile ilgilenmek ruh olgunluğunun göstergesidir. Düşünen selakıl sahipleri toplumun, hatta insanlığın fakirleri ve eksiklikleri ile ilgilenir. Başkasının meseleleri ile ilgilenmek hem ilâhvahyin hem de selaklın gerekleri arasında yer almaktadır. Fakirlerin derdini dert; çilesini çile; mutluluğunu mutluluk edinen insan, selakıl sahibi olduğunu ispat eden bir mü'mindir. Kendisinden başkası ile ilgilenmeyen ve onların iniltilerini duymayanlar kaliteli mü'min olamayacakları gibi yücelip gönüllerini insanlığa da açamazlar. Yüce Allah'ın Hz. Muhammed'e indirdiği vahyin hak olduğunu bilen, selaklı ile düşünen mü'min gece gündüz paylaşım erdemini yaşamak için fedakarlıkta bulunur, yani infak eder. i) "Kötülüğü güzellikle savarlar." Erdemin zirvesinde, kötülüğü iyilikle savmak vardır. İnsan nefsine ağır gelen iş budur. Akıl düşmanlığı dışlar, barışı, güzeli, iyiliği ve ıslahatı arar. Yok eden, yaralar açan ve ızdıraplar saçan düşmanlığın en büyük düşmanı, düşünen akıl ve bilen beyindir. Aklın tabiatında ve vahyin özünde kötülüklerin zincirini iyilikle kırma ilkesi vardır. Çünkü ilâhvahy insan aklına şunu öğretiyor: "İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir şekilde karşıla. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost olacaktır" (Fussılet 41/34). Kötülükleri, düşmanlıkları iyiye ve dostluğa dönüştürecek en büyük güç bu âyetin önerdiği davranıştır. Toplumsal değişimin en radikali, yani en köklüsü bu eylemdir. "Kötülüğü iyilikle savma" erdemini toplumda oluşturmak ve bununla gerekli olan değişimi gerçekleştirmek din eğitiminin amaçlarından biri ve en önemlisidir. Akıl iyiyi üretmekle yükümlüdür. İyilik de tabiatı gereği kötülüğü gidericidir. "Çünkü iyilikler kötülükleri giderir" (Hûd 11/114). İnsanlar iyiyi üretir, bekler ve yayarsa, kötülükler kendiliğinden çekilip gidecektir. "Bağ" manasına gelen akıl, düşmanlık ve kine zincir vurmakla anlamını hayata geçirecektir. Bu da aklın rûhânetkinliğini hissedecek olanların gerçekleştireceği bir iştir. İntikam peşinde koşmamak, düşmanlık duygusunu bir tarafa atmak, kini yutmak vahyi bilen ve selaklı ile düşünen insanların işidir. Kötülükler âleminde ihtilal yapıp iyilikleri iktidara geçirecek olan dinamikler, vahy, akıl, düşünce, bilgi ve sabırdır. Bu değerlerin ya da dinamiklerin yer aldığı toplumsal ortam cennete dönüşecek, âhiretteki cennetin temellerini burada atacaklardır. Vahyi, aklı, düşünceyi, bilgiyi ve sabrı hayata geçiremeyenler bu dünyayı kin ve düşmanlık cehennemine döndürmektedirler. Kötülükle mücadele verecek olan malzeme bazen iyi bir söz, bir kitap, bir işaret, bazen de bir davranış olabilir. 3. "İşte bu dünyanın sonu bunlar içindir." "Bunlar" denen kişiler, Yüce Allah'ın Hz. Peygamber'e indirdiği vahyin hak olduğunu bilen, ona inanan, selaklı ile düşünen, ahde vefa gösteren, antlaşmasını bozmayan, Allah'ın bitişmesini emrettiği şeyleri bitiştiren, Allah'a saygı duyan, hesabın kötüsünden korkan, Allah rızası için sabreden, namazı gereği üzere kılan, Allah'ın verdiği rızıktan gece gündüz dağıtan ve kötülüğü iyilikle savan mü'minlerdir. Bu eylemlerde, aklın, gönlün etkisi olduğu kadar, ahlâkdavranışlar da yer almaktadır. "Akıbet, yani sonuç, netice, her şeyin sonu" anlamına gelmektedir. "Yurt, dünya" demektir. Dolayısıyla 'ukbe'ddâr ifadesi de, "bu dünyanın sonu, yani âhiret yurdunun ödülü" anlamına gelmektedir. Demek ki, yukarıda sıralanan amelleri hayata geçirenler nihâödüle, âhiret yurduna sahip oluyorlar.
|