Saddam ve Hitler'in mareşali..
Koyu renk bir takım elbise ve beyaz bir gömlek .. Gömleğin üzerinde kravat yok.. Analistlere göre, kravat takmayarak mahkemeyi protesto ediyor... Zaten Kürt kökenli Hâkim Rizgar Muhammed'in "Adınız nedir" sorusuna: "Eğer bir Iraklıysanız kim olduğumu biliyorsunuz" dedikten sonra, soruyor: "Siz kimsiniz?.. Nesiniz? Bunu da ben bilmeliyim..." Kırlaşmış saçlarıyla mahkeme salonuna elinde bir Kuran-ı Kerim'le giriyor Saddam Hüseyin. Davranış bilimcilerine göre, "Gücümü dinden alıyorum" demek istiyor mahkeme salonundan tüm dünyaya... Aslında, tüm dünyadaki Müslümanlar'a sesleniyor Saddam... Mahkemedeki hesaplaşmayı bir Müslüman-Hıristiyan çatışmasına dönüştürmek istiyor... Dünyadaki Müslüman güçleri ayağa kaldırmayı amaçlıyor... Saddam'ın durumu ve Amerika'nın Irak'a girmesiyle ilgili çok şey söylenebilir... Orada ne işi olduğundan, Saddam'ın bir dönem Washington'ın en büyük müttefiklerinden biri olduğuna kadar... Keza, Irak topraklarında bulunduğu söylenen füzelerin halen ortaya çıkmamış olmasından, mahkemenin, doğal yargıç ilkesine uygun olmadığına kadar... Ama bir şey söylenemez... Bu hesaplaşma bir elde Kuranı Kerim'in bulunduğu, bir Müslüman-Hıristiyan çatışması değildir.. Ne Irak'ı yönetirken, Saddam İslam'ı ön plana çıkartan bir liderdi, ne de, ondan çok daha Müslüman olan Arap devletleri Amerika ile bu duruma düştüler.. Gerçek, Saddam Hüseyin'in bir gün bir yerde, Washington'da birilerinin sabrını taşırdığıdır.. Washington'da düğmelere bastıran, Saddam'ın elinde tuttuğu Kuran değildir... Onun için dünya Müslümanlarını harekete geçiremez.. Ama, değişik coğrafyalarda destek verdiği terör örgütlerini kımıldatabilir.. Amacı da odur.. Mahkemede çok kısa konuşuyor Saddam Hüseyin... Ancak o konuşması sırasında ellerini bir silahı doğrultmuşcasına hareket ettiriyor... Davranışbilimcilere göre, elini silah tutar gibi hareket ettirmesi, Saddam Hüseyin'in mahkemeyi tehdit ettiğini gösteriyor... Analistler, "Eğer korksaydı" diyorlar, "O zaman elini zaman zaman yüzüne götürürdü... "Oysa Saddam, elini tabanca tutar gibi öne doğru savurarak konuşuyor, kendine güveni yerinde ve mahkemeyi tehdit etmekte ." Koyu takım elbise, kravatsız beyaz gömlek... Elde Kuran ve tehditkârvari bir konuşma tarzı ... Kendisine "kimsiniz" diye soran mahkeme başkanına, "Beni tanıyorsunuz, siz kimsiniz" diyen bir tavır.. Hitler'in mareşali Hermann Goering'in Nurnberg Mahkemesi'ndeki tavrı gözümün önüne geliyor... Santim, taviz vermeyen... Zaman zaman mahkemeyle alay eden, küstahlaşan hareketleri... Yahudi toplama kamplarında yapılan kitle halindeki ölümler, cesetler, hatta kemikler gösterildiğinde bile, milim kıpırdamayan bir vücudun dili .. Saddam Hüseyin Bağdat mahkemesinde, bir Hermann Goering rolü mü oynuyor?.. Tavır ve davranışlar onu gösteriyor... Goering, mahkeme sonunda ölüm cezasına çarptırılmıştı... Asılacağı gün, gardiyanı olan Alman erin içindeki Alman ırkçılığını ortaya çıkarmış ve faşizan söylemleriyle onu ikna ederek kendisine hayran bırakmıştı... O Alman erinden özel çantasındaki zehri istetip, hücresine getirtti ... Ve zehri içip intihar etti ... Onu yargılayanlar, onu asamadılar ... O zevki onlara vermedi... İntikamını öyle aldı... Tarih kitaplarına göre, Goering kendisini dev aynasında gören bir liderdi... Şöhretine ve iktidardaki gücüne çok güveniyordu... Almanya'nın savaşı kazanacağına kesinlikle inanmıştı ... Goering için yazılanlar böyle... Bunlar, Bağdat'ta 60 yıl sonra yargılanan bir adamı andırıyor mu acaba?..
|