|
|
Avarelik yapılacak, yap!
Uzun zaman yoğun bir işte çalıştıktan sonra üç hafta evde oturmak insanın tüm günlük alışkanlıklarını değiştiriyor. Geç yatıp geç kalkıyorum. Kalkınca zamanı cömertçe hatta insafsızca harcıyorum. Beş dakikalık işi yarım saate yayıyorum, umurumda olmuyor. Zamanı keyfime göre kontrol ediyorum, böylece zaman mevhumu ortadan kalkmış oluyor. Değerli arkadaşlarım, aziz okurlar (bkz. Deniz Baykal), üç haftalık izlenimim, bu konudaki ebedi eserler (bkz. Nick Hornby; About a Boy'daki Hugh Grant'in günlük hayatı) şunu gösteriyor: Avarelik bir sanattır. İnsan bazı şeyleri çalışmadığı zaman fark ediyor, avareyken yapabiliyor. Geçen hafta bütün bir günümü Galatasaray-Tünel-Kadıköy hattında plak bakarak geçirdim. Normal şartlarda bunu yapmak için bir hafta önceden plan yapmak zorundasınızdır. Hiçbir şeyi planlamadım. Koca bir günü plakçıda çarçur ettim. İnanılmaz ganimetlerle eve döndüm: Gazebo'nun I Like Chopin'i, Suzanne Vega'nın Solitude Standing'i, Bob Marley'in Exodus'u ve Cerrone'un Supernature albümü... "Bu izbe bodrumda onbinlerce plak var ve eminim hepsi büyük umutlarla piyasaya sürülmüştü. Benim işim onlara bir şans daha vermek..." DJ camiası içinde hatırı sayılır bir yeri olan DJ Shadow, bir arkadaşının bodrumundaki albümleri keşfettiğinde (bkz. cnbc-e) hislerini böyle anlatıyor. Galiba eski plak karıştırmakla avareliğin ortak bir noktası var. İnsan kendine de plaklara olduğu gibi ikinci bir şans veriyor. Eskiden yaptığı şeyleri yapmak, nasıl biri olduğunu hatırlamak için.
|