Sultanlık bekarlıkta değil, mutlulukta
İki aile varmış ve her iki ailenin de birer kız çocuğu. Bir gün misafirlikte sohbete başlamışlar... "Eee sizin kızdan ne haber?" "Biliyorsunuz işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok sevmiş, her işi ona veriyormuş. Derken Ankara seyahatleri başladı. Bizimki çanta gibi; patron nereye o oraya. Sonra Paris seyahatleri filan en sonunda bu iş böyle olmayacak dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım. Eee, peki sizinki ne alemde?" "Valla bizimki de o.... oldu ama ben sizin kadar güzel anlatamıyorum..."
KELAYNAK MİSALİ Şimdi bu nereden mi çıktı? Maalesef etrafı bunlar yani .....lar sardı. İşin kötüsü çoğu da hanımefendi edalarında. Çok hoş, karizmatik bir adam yanında bir tane bu abla. "Yok, adam hata yaptı" diyorsunuz, derken başka bir hoş abi yanında yine bu ablalardan biriyle dolaşıyor. Kadim dostum Emir'e sordum, uzman cevabı alayım diye. O da "Abi siz nasıl kaliteli, düzgün, beyefendi, kültürlü adam bulamıyorsanız, erkekler de düzgün, kaliteli abla bulamıyor" dedi. "Güzel olsa düzgün olmuyor. Biraz okumuş, düzgün, aile terbiyesi almışların çoğu cool ve kasıcı. Yani öyle iyi terbiye almış, karşılıklı sohbet edebileceğin, beraber güleceğin, üstelik de hoş ablayı kim kaybetmiş de erkekler bulsun? Yok kızım yok, kelaynak kuşu gibi nesilleri tükendi" dedi. Yaşasın kızlar, bizden pek kalmamış. Hadi piyasaya, baksanıza etrafı varoşlar sarmış. Şöyle bir ortalığa çıkıp piyasayı sallayalım, ne dersiniz? NEW YORK'TA perşembe günü bir toplantıya katılmak zorunda olduğum için yine döküldük yollara, havaalanlarına. Şu Amerika'ya gitmeyi emin olun, bavulların didiklenmesinden, bu da yetmiyormuş gibi; sanki memleketlerine çok meraklıymışız ve de oraya göç edecekmişiz gibi; kuyruklara girip sırat köprüsünden geçer gibi; terlemekten dolayı sevmiyorum. Zaten 11 saat yol gidiyorsun, bir de benim gibi uçakta uyuyamayan tiplerdensen iyice sersem sepelek oluyorsun. İşte ben de böyle bir vaziyette uçaktan inip o sırat köprüsü kuyruğuna girdim. Kardeşim bir taraftan yorgunluk, bir taraftan sıcak, bir taraftan kuyruk iyice bunalmış vaziyetteyken, yanımda bekleyen İtalyan çift kavga etmeye başlamasın mı! O gürültülü İtalyanca'yla bir bereketli tartışıyorlar ki görmeyin.
YAŞASIN ÖZGÜRLÜK Bence kadının bu denli hararet yapmasının en önemli sebebi bu kuyruk da, adamcağız aldı olaydan nasibini. Kadının dur düğmesi ya bozuk ya da zaten yok; dur durak bilmeden bağırıyor. Birden "Oh be" dedim, "Ayşe ne mutlusun sen! Canın nereye isterse gidiyorsun; canın kimi isterse onu görüyorsun; yok kimseyi görmek istemezsen tek başına evinde dinleniyorsun. Yaşasın özgürlük. Zaten şu evlilik denen şey iyi bir şey olsa adına nikah kıymak denir miydi? Düşünsenize bir şeylere kıyılıyor. Nasıl desinler yaşam kıyma, işte kibarlık etmişler de nikah kıyma falan demişler". Tam bunları düşünürken diğer tarafa kafamı çevirdim, bir çift gördüm. Sıcak demeden, kuyruk demeden öpüşüp duruyorlar. "Tamam kardeşim, işte bunlar evli değil" derken adam eliyle kadının saçını düzeltti ve orada beni şaşırtan şeyi yani alyansını gördüm. "Demek böylesi de var Ayşe ama sen bunu değil öbürünü gör ve mutsuz olma" diye kendimi kandırıp görevliye doğru ilerledim. "Sultanlık galiba bekarlıkta ya da evlilikte değil, mutlulukta" diye düşündüm.
Ayşe Brav
|